El-Biruni

El-Biruni



Ebu’r-Reyhan Muhammed b. El-Bîrûnî, milâdi 973 yılında Hârizm’in bir ke­nar mahallesinde doğdu. “Tahdîdü nihâyât’il-emâkin” isimli eserinin mukaddi­mesinden kendisinin Türk olduğu anlaşıl­maktadır. Çünkü orada şöyle bir ifade kul­lanmıştır: “Ben ne Arabım, ne de Acem. Arab ve Acem dillerini ana dilimden son­ra öğrendim. İlim dili olan Arabca yerine benim ana dilim ile ilim tesbit edilmiş olsa idi, oluk üzerine çıkmış deveye veya tarla sürmek için çifte koşulmuş zürafâya şaşıldığı gibi şaşılır ve hayret edilirdi.” Çok zengin bir dil olduğundan, zaten Arabça, o devirde edebî ve ilmî dil olarak kullanı­lıyordu. Ayrıca gençliğinde hatta çocuk­luğunda Türkçe bilmekte olan Bîrûnînin eserlerinde Türkçe kelimelere rastlanmakta­dır.

Müslümanlar o devirde ilim ve teknik­te, bütün dünyada en ileri mevkide idiler. Batılıların onların seviyesine ulaşması için asırların geçmesi gerekti. Çünkü İslâm âlimleri ellerine geçen teknik vasıtaları in­celiyor daha gelişmişlerini elde etmek için uğraşıyorlardı. İlmî görüşleri temel esaslara bağlayıp yeni buluşların peşinde koştu­ruyorlardı. Meselâ Müslümanlar, Ptolomeus’un tamamen basit kadranını gelişti­rerek yeni âletler imâl ettiler. Duvar ve açı kadranından başka, on sekiz çeşit taşınabi­lir kadran vücuda getirdiler. El-Bîrûnî ise, yedi buçuk metre kuturlu bir kadrandan faydalanmıştı. Asırlarca dünya mihverinin nütasyonuna (eğikliğine) dairMüslümanların verdiği bilginin farkına varılmadı. İlk defa 1610 ’da dikkati üzerine çeken Güneş lekelerine dair, müslümanların müşahedele­ri de uzun zaman takdir edilemedi. Daha 1000 senesinde El-Bîrûnî tarafından ta­mamlanan “Kopernikvârı Dönüş’ün de far­kına varılamadığından, bu bilgiler sadece astronomiye ait tefekkür sahasında kaldı. Bir zamanlar Sisamlı Aristo’nun ondan bir asır sonra da Babil’de Selenkos’un bittiği Rönesans Devrindeki bu dönüşü, Kopernik’ten 500 yıl Önce El-Bîrûnî kav­ramıştı. Gündüz-gece değişikliğini yapan, Güneşin Dünya etrafında dönmesi değil­di. Bilakis, kendi mihveri etrafında dönen, gezegenlerle beraber Güneş’in etrafını da dolaşan Dünya’nın kendisiydi. Dünya geze­genlerle birlikte yer değiştirmekte, Güne­şin etrafında bir devri tamamlamaktaydı. Kopernik’in eserinin ortaya çıkışından çok evvel bu ateşli iddia, elde teleskop ve ra­sat âletleri yokken, çok az vasıtalara da­yandırılmıştı.

El-Bîrûnî’nin mineraloji (madenler il­mi) ile ilgili eserleri, bu sahada şu gün için bile kullanılabilecek durumdadır. Mineraloji, hem tıp hem de kıymetli taşlar bakımın­dan yapılan araştırmalarla ilerlemiştir.’

El-Bîrûnî 1000 yılında yani 27 yaşında iken meşhur eseri “El’âsâr’ul-Bâkıyetû an’il-Kurun’il-Hâliye”yi tamamladı.

1017 yılında, Türk İmparatoru Gazneli Mahmud’un daveti üzerine Gazne’ye gitti. Hayatının büyük bir kısmını Gazne medresesinde çalışmakla geçirmiştir. Çok geniş ilmî araştırmalar yapmış, inanç ve an­layış olarak Hind ve İran’ı ayrı ayrı kitap­larda incelemiştir. “Kitâbû’t Tahkikî mâ li’1-Hind” isimli eserinde, Hindlilerin örf ve âdetleri ile felsefî düşüncelerinden, rakam­larından, astronomilerinden bahsetmiştir. Bu eser, 1887 yılında “Al’ Birunis’s India” ismiyle İngilizceye çevrilmiştir

El-Bîrûnî bir astronomi ansiklopedisi olan meşhur eseri “El’Kanun’ul-Mesudiyyü fi’l-Heyeti ve’n-Nücûm”u Gazneli Mahmud’un ölümünden sonra yerine geçen oğ­lu Sultan Mesud b. Mahmud b. Sebûk Tekin adına yazmıştır. Bu kitabın kendisi­ne sunulmasından çok duygulanan Sul­tan Mesud, El-Bîrûni’ye bir fil yükü saf gü­müş gönderince, bütün ilim adamlarının dik­katini çekecek şu cevabı vermiştir: “Bu armağan beni baştan çıkarır, ilimden uzak­laştırır, ilim sahibi olan kimse ise, gümüşün hemen harcanıp bittiğini, oysa ilmin kalıcı olduğunu bilir.İlmin devamlı zenginliği­ni,gümüşün kısa ömürlü bayağı parıltısına hiçbir zaman değişmem.”

El-Bîrûnî 1025 yılında Mâverâünnehir ile Sind’in tul (boylam) dairelerindeki hataları düzeltti.

El-Bîrûnî, “Târih’ül-Hind” adlı eserin­de Hind dini, ilmi, felsefesi, edebiyatı, coğrafyası ve âdetleri hakkında geniş bil­gi verdikten başka astronomiden de bahset­miştir. Bu eserinde Dünya’nın günlük ha­reketinin heliosantrik (Güneşi merkez sa­yan) ve jeosantrik (arz küresini merkez sa­yan) sistemin her ikisiyle de izah edilebi­leceğini kabul etmiştir.

1030 yılında Sultan Mesud’a ithaf et­tiği “Astronomi ve Yıldızlar Hakkında Ka­nun” isimli eserini, matematik ve astrono­minin esas meselelerini aydınlatmak için yazmıştır. Bir çeşit ansiklopedi olan bu eserde birçok yeni buluşlar mevcud olup, trigonometriye ait geniş bir bölüm bulun­maktadır. Bu eserde Gazne ve İskenderiye’ nin enlem ve boylamları ile Dünyanın bü­yüklüğü hakkında malûmat bulunmaktadır.

El-Bîrûnî ‘‘Makaletün fî istihrâci kadr’il-ardı bi rasadi inhıtat’il ufkı an kulel’il-cibâl” (Dağ başlarından yapılan ufuk alçalması rasadı yardımı ile Dünyanın boyutlarının belirtilmesi hakkında bir makale) sinde, Dünya yarıçapının hesabını ilmi bir usulle izah eder. Diğer taraftan “Hind” adlı eserinde Dünyanın yarı çapını R = 6324,66 km. olarak vermektedir. Bu değer ise, gerçek yarıçap değerine çok yakındır. Çünkü günümüzdeki ölçmelere göre ekvatorda R = 6377,397 km. kutuplarda ise, R = 6356,0759 km.dir. El-Bîrûnî İs­lâm dünyasının en ünlü şehir ve kasabala­rından 600 tanesinin enlem ve boylamları­nı gösteren bir tablo da yaptı.

İlim dünyası El-Bîrûnî ile çok yakın­dan alâkalanmaktadır. UNESCO tarafından 16 dilde yayınlanan “Görüş” dergisi 1974 Haziran sayısını sırf El-Bîrûnî’ye tahsis et­miş ve kapak baş sayfasında şunları yaz­mıştır; “Bin yıl önce orta Asya’da yaşayan evrensel bir deha: El-Bîrûnî... Astronom, ta­rihçi, botanist, farmakolog, jeolog, şâir, filozof, matematikçi, coğrafyacı ve hüma­nist...

Carra de Vaux, astronomiyi tetkik ederken en mühim mevkii El-Bîrûnî’ye veriyor. Astronomiye dair pek çok eserler veren, bir çok usturlaplar (yıldızların Dünya­ya göre yükseklik derecesini bulmakta kul­lanılan âletler) vücuda getiren El-Bîrûnî den, bu Fransız müsteşrik’i şöyle bahset­mektedir: “Hareketli olan arz mıdır, yok­sa güneş midir? El-Bîrûnî’nin, o akıcı ve yu­muşak zekâsının elastikiyetini, bütün ay­dınlığı ile bu mesele karşısında görüyoruz. Arzın güneş etrafında dönmesi nazariyesi Copernic’ten iki bin yıl evvel Bâbilli Selencus ve Sisamlı Aristaroue gibi şahıslar tara­fından da ileri sürülmüştür. El-Bîrûnî pek iyi bilip tetkik ettiği bu iki faraziyenin taraftar­larını ve aleyhtarlarını olduğu gibi ortaya koydu. El-Bîrûnî ilmî gerçeği tesbit eder­ken, itiraz olarak ileri sürülen fikirlere de cevap verdi. Meselâ:

- Peki, dünya dönüyorsa, onun bu dö­nüşünden dolayı ağaçların, taşların yerin­den fırlamaları lâzımdır.

- Bu hâl, onun doğruluğunu çürütemez. Çünkü herşey, Arzın merkezine dü­şüyor. Demek ki, o merkezde çekicilik var. İşte bu cazibe (yer çekimi) dünya üzerin­deki şeylerin dışarı fırlamasına mâni olur.” (Carra de Vaux, Les penseurs de L’İslâme C. II S. 215 - 217).

El-Biruni yorumları

  • Image Description
    Ziyaretci
    02.04.2009

    çok saolun

Top