warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

Hastalıklar hakkında bilgi

Bilimsel yazılarla hastalıkların analizleri. Tanımı ve sınıflandırılması.
Posted by süreyya

Hırsızlık, soygun maksadıyla bacadan girerken sıkışıp kalanlarda izlenen sendroma verilen ad, Santa Claus Sendromu'dur.

Bu yayında, bacadan eve hırsızlık maksadıyla giren bir insanın ölümü rapor edilmiştir. Bu tür olgularda suffokasyon (ağız-burnun tıkanması) ya da is inhalasyonu (solunması) izlenir. Pozisyonel asfiksi olarak da bilinen Santa Clause Sendromunda bacada sıkışmaya bağlı kompartman sendromu ile komplike vücutta yanık ve inhalasyonel zedelenme izlenir. Olguda Anterior Kompartman Sendromu, yanık ve inhalasyonla birlikte postural asfiksi sonucu ölüm gelişmiştir.

17 yaşında bir erkek hırsızlık için bir dükkana sabah erken saatlerde bacadan girmek ister. 14 saat sonra bacada sıkışmış bir halde (dik pozisyonda) bulunur. New York City Hastanesi yanık ünitesine götürülür. Hasta adına ve yere oryante, zamana dezoryantedir. Vücut ısısı 96 F, nabız 110/dk ritmik, solunum 30/dk, arteriyel kan basıncı 90/60 mmHg’dır.

Posted by süreyya

Böbreğin temel fonksiyonlarından birisi idrar üretmektir. Her 2 böbrekte idrar üretimine yol açan yaklaşık 2 milyon küçük ünite (nefron) vardır. Bir nefron temel olarak 2 kısımdan oluşur.

1. Böbreğe gelen kanın süzüldüğü filtre (glomerül)
2. Süzülen kanın idrara dönüştüğü uzun, yer yer kıvrımlı borular
(tübül)

Böbreğin iltihabi hastalıkları nefrit olarak isimlendirilir. Nefrit nedenleri ikiye ayrılır:

1. Mikrobik olmayan nefritler: Böbreğin mikrobik olmayan iltihabi hastalıkları ikiye ayrılır.

* Glomerülonefrit
* Tübüler nefrit (Tübülointerstisiyel nefrit)

2. Mikrobik nefritler (piyelonefrit): Piyelonefritin diğer bir ismi de üst idrar yolu infeksiyonudur.

Posted by süreyya

Nefrotik sendrom proteinüri, hipoalbüminemi, ödem, hiperlipidüri ve hiperlipidemi ile karakterizedir. Böbrekteki kılcal damar yumaklarındaki tahribat ilerledikçe idrarla atılan albumin miktarında artış olur ve erken dönemdeki küçük miktarlar (mikroalbuminüri: günde 0.03 ile 0.3 gram arası) daha büyük miktarlara (günde 3.5 gramın üstü) ulaşıp "nefrotik sendrom" tablosunu geliştirir. 3-5 gr/24 saat/1,73 m²’den (günde metrekare cinsinden vücut yüzeyi başına 3 ilâ 5 gramdan) daha fazla proteinüri bulgusu “nefrotik sınırda proteinüri” olarak adlandırılır ve nefrotik sendromun tanımı için yeterlidir. Sıklıkla nefrotik sendrom ile ilişkili böbrek lezyonları Tablo 1’de sayılmıştır. Eritrosit silendirlerinin olması ya da olmaması ile (“hafif değişiklik” ya da “aktif “ idrar sedimenti) hastalıklar ayrılır. Bu unsurların herbiri birincil böbrek lezyonu ya da sistemik bir hastalığın ikincil bileşeni şeklinde oluşabilir.

Semptomlar ve Belirtiler

Posted by süreyya

Miyozitler, genel olarak oldukça nadir görülen bir hastalık grubudur. Polimiyozit (Dermatomiyozit) tanımlaması: kronik, nedeni belli olmayan, inflamatuar kas hastalıkları için kullanılır. Etken, bir mikroorganizma olarak biliniyorsa (infeksiyöz miyozit); adlandırma etkene ve klinik farklılıklar nedeniyle aynı zamanda kliniğe göre yapılır. Örneğin: Grup A streptokokal nekrotizan miyozit, klostridial myonekrozis (gazlı gangren) gibi...

PİYOMİYOZİT (PRİMER KAS ABSESİ )

Tanım ve klinik bulgular : Pyomiyozit kasın herhangibir penetran travma veya vaskuler bozukluk olmaksızın meydana gelen akut bakteriyel bir infeksiyonudur. Genellikle tropikal ülkelerde görülmesi nedeniyle "tropikal miyozitis" olarak da adlandırılır. Nadir bir hastalık olmasına rağmen, son yıllarda ılıman kuşakta bir artış dikkati çekmektedir . Artış muhtemelen immün direnç kırıklığı olan hastaların artışı yanında, tanı yöntemlerindeki gelişmelerle de ilgilidir.

Posted by süreyya

MİDE KANSERİ

Dünya üzerinde bazı ülkelerde sık görülmesi, bu kanserin genetik faktörlerle ve yeme alışkanlıkları ile ilgisi olduğunu göstermektedir. Özellikle Japonya başta olmak üzere, Çin ve İrlanda da bu hastalık sık görülmektedir.

Erkeklerde kadınlardan 2 kat daha sık görülür. Bu hastalık genellikle 60-70 yaşlarında sık olarak görülmektedir.

Mide kanserinin en sık görüldüğü yer küçük kurvatur ve antrumdur.

Posted by süreyya

Sık görülen üst GİS kanamaları

1. Peptik ülser 2. Özefagus varisleri

Ender görülen üst GİS kanamaları

1. AV malformasyonları 2. Crohn hastalığı 3. Aortoduodenal fistül 4. Hemobilia 5. AİDS’e bağlı GİS kanaması 6. Masif lokalize edilemeyen GİS kanaması 7. Mallory-Weiss 8. Stres gastriti 9. Duodonal perforasyon ve kanama 10. Divertiküler kanamalar 11. Herediter elastodistrofi 12. Herediter hemorajik telenjektazi

Sık görülen üst GİS kanamaları

Posted by süreyya

Mantar Zehirlenmesi zehirli mantar bitkilerinin yenmesiyle ortaya çıkan, öldürücü olabilen bir gıda zehirlenmesi. Mantardan zehirlenmenin sebep ve şartları çeşitli olabilir. Öncelikle, bazı kimselerde görülen özel duyarlılık, (midye ve yumurtaya olduğu gibi) mantarlara karşı da tahammülsüzlük yapabilir. Sadece irkiltici özellikteki mantarların, hatta yenebilir olup da bozulmadan ötürü zehirli hale gelen mantarların sebeb olduğu bazı zehirlenme olayları, yanlışlıkla ölüme yol açabilir. Fakat daha çok bu gibi zehirlenmeler, birkaç gün içinde iyileşme ile son bulur.

Zehirli mantarların en önemlileri arasında, yalancı dede ve ölüm meleği geliyor. Türkiyedeki ölümcül mantar zehirlenmelerinin yüzde 95inden sorumlu, son derece zehirli ve tehlikeli olan ölüm meleği, sonbahar aylarında ve yaz başlarında ormanlarda çok sık görülüyor.

Etkisini 8-12 saat arasında gösteren bu mantar, karaciğer-böbrek metabolizmasını bozarak, kişiyi öldürebiliyor. Zehrine karşı henüz ilaç geliştirilemeyen bu mantarın, bir kişiyi öldürmesi için 20-25 gram tüketilmesi yeterli oluyor. Yalancı dede mantarı ise yenilebilir mantarlarla karıştırılabiliyor.

Posted by süreyya

Lösemiler, vücuttaki kan üretim sistemini (lenfatik sistem ve kemik iliği) etkileyen kanserlerdir. Lösemiler akut veya kronik olarak (mikroskoptaki görünüşlerine göre alt gruplara ayrılırlar) ve tümörün yayılım ve gelişim özelliklerine göre sınıflandırılırlar. Genel olarak, akut lösemiler çocuklarda ortaya çıkarken, kronik lösemiler daha çok yetişkinlerde görülme eğilimindedirler.

Akut Lösemiler

Akut lösemide, kemik iliğinde olgunlaşmamış kan hücreleri hızlı bir şekilde üretilmekte, ve sonuçta sağlıklı-normal kan hücrelerinden sayıca daha fazla hale gelmektedirler. Bu anormal hücreler diğer organlara da yayılarak, organı fonksiyonlarını yapamaz hale getirebilirler. Akut lösemilerin sınıflandırılması temel olarak olgunlaşmayan hücrelerin tipleir esas alınarak yapılır:

Uzmanlar, yaz mevsiminde sıcakların artmasıyla birlikte çocukları tehdit eden; besin zehirlenmeleri, böcek ısırmaları, yaz ishalleri, isilikler ve güneş yanıklarına karşı önlemler alınması için uyarıda bulunuyor. Kadıköy Şifa Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla, yaz mevsiminin gelmesi ile artış gösteren hastalıklara karşı önlem alarak, çocukların korunması gerektiğini belirtiyor.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla, çocukları tehdit eden hastalıkları şu şekilde açıklıyor; ‘Çocuk Doktoru olarak yazın en sık rastladığım şikâyetler yaz ishalleri, besin zehirlenmeleri, böcek ısırma ve sokmaları, sıcak çarpması, güneş yanıkları ve isiliklerdir. Bu rahatsızlıkların oluşmaması için çok basit önlemler alınması gerekir.’

Bu mevsimde çocuklarda en sık görülen rahatsızlığın yaz ishalleri olduğunu belirten Uzm. Dr. Nilgün Gökyayla, ülkemizde bu hastalığa yol açan nedenlerin başında enfeksiyonların geldiğini, ishalle birlikte kusma, karın ağrısı ve ateşin oluştuğunu ifade ediyor.

Posted by süreyya

1- Lenfadenopati günlük yaşamda niçin önemlidir?
Lenfadenopati fizik inceleme sırasında sık karşılaşılan bir bulgudur. Lenfadenopatilerin çoğu benign olup; enfeksiyonlar ve çeşitli kanserlerin seyrinde ilk bulgu olarak karşımıza çıkabilirler. Bu hastalarda tanıda geç kalınması önemli tıbbi sorunlara yol açabileceğinden bir doktor için lenf nodlarının iyi değerlendirilmesi ve hangilerini araştıracağı çok önemlidir. Uygulamada hastaların çoğunda servikal, aksiller ve inguinal lenf nodları palpe edilebilir. Bir yayında, başka bir nedenle başvuran hastaların %56'sında servikal lenf nodlarının palpe edildiği vurgulanmaktadır. Eğer lenf nodu patalojik boyutta ise bir doktor lenfadenopatinin gerçek nedenini tanımlamak zorundadır.

2- Lenfadenopatinin patolojik kabul edilmesi ve araştırılması için boyutları ne olmalıdır?

Posted by süreyya

HBV, Hepadnaviridae ailesinden, çift sarmallı bir DNA virusudur. Serum içinde 30-32C°’de 6 ay, -20C°’de ise yıllarca canlılığını korur. Serum içinde 60C°’ye 4 saat dayanabilir.

Kuru sıcak hava ile 180C°’de 1 saatte, otoklavda 121C°’de 15 dk’da, kaynatma ile 10-20dk’da inaktive olur. Kimyasal ajanlardan %0. 1-0. 2 glutaraldehit, %0.5-1 ‘lik Sodyum Hipoklorit, (veya 500ppm serbest klor), İzopropil veya Etil Alkol virusu inaktive eder.

Bilinen 4 önemli bulaşma yolu vardır.

1. Parenteral bulaşma,
2. Cinsel yolla bulaşma
3. Perinatal bulaşma,
4. Horizontal bulaşma

EPİDEMİYOLOJİ

Hepatit B virüs (HBV) enfeksiyonu yaygın bir sağlık sorunudur. Dünyada iki milyar kişi HBV ile enfekte haldedir; bunun 360 milyonu kronik HBV enfeksiyonu hastasıdır; her yıl 520. 000’den fazla ölüm olmaktadır (50,000 akut hepatit B, 470,000 siroz veya karaciğer kanseri nedeniyle) Bulaşma parenteral yolladır. Hepatit B prevalansı ve bulaşma yolları tüm dünyada değişkenlik göstermektedir.

Posted by süreyya

Tanım ve Klinik Bilgiler :Echinococcus granulosus, Echinococcus multilocularis ve Echinococcus vogeli’nin oluşturduğu; sıklıkla karaciğer ve akciğerde yerleşim gösteren paraziter zoonotik bir hastalıktır .

Hastalığın başlarında kistin küçük olduğu dönemlerde uzun yıllar boyunca asemptomatik seyredebilir. Fakat kist büyüdükçe; bulunduğu bölgeye ve oluşturduğu basıya göre belirtiler ortaya çıkar. Karaciğer yerleşiminde sağ hipokondrium ağrısı, bulantı, kusma ve ikter gibi belirti ve bulgular görülür. Akciğer tutulumunda; solunum sıkıntısı, öksürük, hemoptizi, göğüs ağrısı görülür .

Diğer organ ve sistem tutulumlarında da bu bölgelere ait tablolar ortaya çıkar. Örneğin kafa içi tutulumlarda; baş ağrısı, kafa içi basınç artışı, kusma, şuur kayıpları görülebilir. Myokard tutulumunda ritm bozuklukları, iskemi bulguları, myokard nekrozu hatta rüptürü gelişebilir. Kemik tutulumlarında spontan kırıklara neden olabilir.

Kistin rüptüre olması durumunda allerjik reaksiyonlar ortaya çıkar. Akciğerdeki kistin rüptüre olmasıyla ağızdan kist sıvısı gelir, boğulmalara neden olabilir.

Tanı Metodları :
Tanı; klinik bulgular, radyoloji, etkenin görülmesi ve serolojik yöntemlerle konur.

Posted by süreyya

Kemikte başlayan tümörler nadirdir. Eğer kanserliyse, habis hücreler çoğu zaman vücudun başka bir yerindeki kanserden gelmişlerdir (metastaz yapmıştır.) Bunun istisnaları ilikte başlayan multipl meyelom ve osteosarkomdur.

Belirtiler

- Kemiğin yüzeyinde sert bir şişlik,

- Bu şişlikle birlikte ağrı,

- Kemik kırılmaları.

Osteosarkom birinci kemik kanserleri arasında en yaygın olanıdır. Bunların her ikisi de metastaz şeklindeki kemik kanserlerinden çok daha az görülür. Daha büyük sıklıkla, kemik tümörleri selimdir.

Teşhis

Röntgen yararlı olabilir, ancak kesin teşhis koymaya yetmeyebilir. Tümörün habis olup olmadığını anlamak için, laboratuvarda incelemek üzere küçük bir doku örneğinin alındığı kemik biyopsisi yapılabilir.

Selim tümörler nadir olarak sağlığı tehlikeye atar. Eğer tümör habis ya da vücudun başka bir bölgesinden yayılmışsa yaşamı tehdit edebilir.

Tedavi

Selim tümörlerin nadir olarak ameliyatla çıkartılması gerekir. Osteosarkom gibi bir kemik kanseri ameliyatla çıkartılır ve kanser ilaçları verilir. Bazen, kanser dokusu alınırken kol ya da bacak korunur ve daha sonra onarılır. Bu işlemi bir rehabilitasyon programı izler.

Posted by süreyya

Adale tümörleri nadirdir. Oldukları zamanda çoğunlukla selimdirler fakat habis bir adale tümörü (rhabdomyosarcoma) hayatı tehdit edebilir ve derhal tedavi edilmesi gerekir.

Belirtiler

- Adale dokusunda, cildin yüzeyinden görülebilen bir şişkinlik,

- Etkilenen bölgede ağrı,

- Kitlede süratli büyüme;

Teşhis

Eğer cildinizin altında herhangi bir şişkinlik görürseniz doktorunuza gidin. Cildin altındaki şişkinliklerin çoğu lipomdur (selim yağ tümörü). Bunlar yağdan meydana gelmiştir ve ciltle adale arasında bulunur. Çoğu zaman hafif bir parmak basımıyla kolayca belirlenir ve kolayca hareket eder. Birkaçı birden bir arada bulunabilir. Bu şişkinliklerde çoğunlukla endişe edecek bir şey yoktur.

Doktorunuz şişkinliği muayene edecektir ve eğer ciddi bulursa o bölgenin bir röntgeni, manyetik rezonans görüntü taraması veya bilgisayarlı tomografı taramasını isteyecektir. Bu doku biyopsisi de gerekir.

Tedavi

Eğer tümör selimse tedavi gerekmez ya da cerrahi olarak çıkartılıp konu kapatılır. Fakat eğer habisse cerrahi çıkartma, radyasyon tedavisi veya kemoterapi gerekli olabilir.

Posted by süreyya

Karaciğerin en sık rastlanan iyi huylu (benign) tümörü hemanjiomdur. Ayrıca hepatosellüler adenom ve, fokal nodüler hiperplazi de sıktır. Kontrol amacıyla veya bir başka nedenle yapılan ultrason, BT ve MR tetkiklerinde; hemanjiomlara sıklıkla rastlanır.

Karaciğerin iyi huylu tümörlerinin sınıflandırılması :

A- Hepatosellüler tümörler : Karaciğer dokusundan köken alan benign tümörlerdir.

1- Hepatosellüler adenom : Hepatosellüler adenomlar (karaciğer adenomları) hemen hemen daima çocuk doğurma yaşındaki kadınlarda görülür ve oral kontaseptif (doğum kontrol hapı) içenlerde sıktır. Oral kontaseptiflerin içerdikleri östrojen hormonunun bu tümörün gelişiminde etkili olduğu düşünülmektedir. İlaç kesildikten sonra tümör gerileyebilir.

Posted by süreyya

Fulminan karaciğer yetmezliği (FKY), oldukça dramatik bir tablo ile seyreden, nispeten kısa bir zaman aralığı içinde gelişen ve mortalitesi yüksek olan bir hastalıktır. Sirozda görülenin aksine portal hipertansiyonun komplikasyonları nadirdir ve hastalık tablosunda daha çok hepatosit yetmezliğinin özellikleri hakimdir. Son yıllarda özellikle moleküler biyoloji ve immünoloji alanında kaydedilen büyük ilerlemelere rağmen FKY'nin oluş mekanizmaları ve etkili tedavi şekilleri hakkında yerleşmiş bir görüş birliği yoktur. ABD Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi'nin (NCHS) verilerine göre prevalansı 17/100.000'dir.

TANIM

FKY, daha önce karaciğer hastalığı olmayan bir kişide karaciğer hücrelerinin masif nekrozu sonucu gelişen, karaciğer fonksiyonlarında ciddi bozukluk ve hepatik ensefalopati ile kendini gösteren ağır bir klinik tablodur.

Posted by süreyya

Karaciğer yağlanması (hepatosteatoz) ; karaciğer hücrelerinde aşırı yağ birikmesidir. Yetişkin her dört kişiden birinde görülür. Alkol kullanımı karaciğer yağlanmasının en önemli sebebidir. Alkol kullanmayanlarda görülen karaciğer yağlanması başlıca şişmanlık, diabet (şeker hastalığı) ve kan yağlarındaki yükseklikten kaynaklanır; ayrıca şu durumlarda da görülür : Geçirilmiş hepatit (sarılık , Reye sendromu, Wilson hastalığı, Refsum hastalığı, hemakromatoz, abetalipoproteinemi , proteinden fakir beslenme, kortikosteroid (kortizon) kullanımı, tetrasiklin (bir tür antibiyotik) ve diğer bazı ilaçların kullanımı vs..

Karaciğer yağlanmasına ek olarak karaciğerde büyüme veya kişide bazı şikayetler de varsa (karın sağ üst tarafında ağrı, sarılık) veya karaciğer enzimleri (SGOT, SGPT vs) değerleri yükselmişse önemli olabilir. Karaciğer enzimlerini yükselten sebeplerden en sık görüleni karaciğer yağlanmasıdır. Karaciğer yağlanmasının tek başına çok fazla bir klinik değeri yoktur. Genellikle batın ultrasonu yapılırken farkedilir. Tanısı için de zaten ultrasonografi’den yararlanılmaktadır.

Posted by süreyya

Karaciğerin primer (kendine has) malign (kötü huylu) tümörleri, bir başka deyişle kanserleri şunlardır: Hepatosellüler karsinom, intrahepatik kolanjiosellüler karsinom, hepatokolanjiokarsinom, hepatoblastom, anjiosarkom, epiteloid hemanjioepitelioma ve diğer sarkomlar (leiomyosarkom, rabdomyosarkom, indiferansiye embriyonel sarkom). Karaciğer kanserlerinin tümüne yakınını hepatosellüler karsinom (HSK) ve intrahepatik kolanjiosellüler karsinom oluşturur.

1- Hepatosellüler Karsinom (HSK) :

Karaciğerin en sık (%75) rastlanan primer tümörüdür. Diğer adı hepatomadır. Erkeklerde kadınlardan 5 misli daha fazla görülür. En sık 40-60 yaşlardadır. Kısacası en fazla orta yaş erkeklerde görülür. Dünyada en fazla Güneydoğu Asya ve Güney Afrika'da görülür. ABD'de ise seyrektir; tüm kanserlerin ancak %2,5'udur.

Posted by süreyya

Kanser, yayılma gösteren ve ölümcül olabilen bir hastalıktır. Kanserin 100'den fazla tipi vardır ve vücudun her bölümünü etkileyebilir. ABD'de kalp hastalığından sonra en sık rastlanan ikinci ölüm nedenidir ve üç kişiden birini etkiler.

Kanser tanısı konulduğunda, kanserin tipine, vücuttaki yerine, hastalığın yayılmasına ve hastanın yaşıyla genel sağlık durumuna bağlı olarak tedavi seçeneği belirlenir. Kanseri etkili biçimde tedavi etmek ya da belirli semptomları ya da yan etkileri ortadan kaldırmak için bazı tedaviler bir arada uygulanır.

Araştırmacılar, farklı hasta gruplarını tedavi edebilmek için en etkili tedavi kombinasyonları üzerinde çalışıyorlar. Yapılan çalışmalarda, beyne yayılmış kanserin çıkartılması için yapılan ameliyattan hemen sonra radyasyon tedavisi uygulanan hastalann, hemen radyasyon tedavisi uygulanmayanlara göre daha iyi durumda olduğu gösterildi.

KANSERİN NEDENİ:

Posted by süreyya

KROMOZOM

Bitkilerde ve hayvanlarda her tür kendine özgü sabit sayıda kromozom içerir. Kromozomların sayısı mitoz bölünmedeki düzenli ve kesin olaylarla sabit tutulur. Birçok hayvan ve bitkide kromozom sayısı eşittir. Fakat kromozomlardaki kalıtım faktörleri farklıdır.

İlk defa 1840 yılında botanikçi hofmeister tarafından Tradescamia bitkisinin polen ana hücrelerinde görülmüş ve 1888 yılında vvaldeyer tarafından da "K r o m o z o m" ismi verilmiştir.

KROMOZOMLAR ve HASTALIKLAR


Son yorumlar