Ürolojik Kanserler Nelerdir?

Posted by asya

Ürolojik kanserler, böbrek, idrar yolları ve genital organların kanserleri olarak üçe ayrılıyor. Ürolojik kanserlerde kalıtımın en önemli faktörlerin başında geldiği biliniyor. Ailesinde böbreklerde, idrar yollarında ya da genital organlarda kanser olan kişiler risk grubunda yer almakta.

Vücutta kanser oluşumunu önleyen ve buna zemin hazırlayan olayların işleyişini “gaz ve fren pedalı” gibi düşünmek mümkün. Bu anlamda kanseri önleyen genlere “fren pedalı”diyebiliriz. Ailesinde kanser olan kişilerde kalıtımsal olarak kanseri önleyecek genlerin yapısında bozukluk gözlenir, ve “fren pedalı” görevini yapamaz. “Fren” boşa alındığında da arabanın yokuş aşağı gitmesi gibi hücreler çoğalır.

HAZIRLAYICI FAKTÖRLER

Ürolojik kanserlerde kalıtımın yanısıra hazırlayıcı faktörler de etkili. Sigara, diğer kanserlerde olduğu gibi ürolojik kanserleri tetikleyen ikincil faktörler arasında yer alıyor. Kimi araştırmacılar alkol ve kahveyi de hazırlayıcı faktörler arasında değerlendiriyor. Yiyecek ve içecekler arasında kansere yol açanlar olduğu gibi kanserden koruyucu özelliği olanlar da var.

Bunlardan biri de kırmızı şarap. Şarap içindeki bazı maddeler prostat kanserine karşı koruyucu rol oynuyor. Besinlerin koruyucu etkileriyle ilgili Avrupa ve Amerika’da yapılan araştırmalardan edinilen bulgular sonucunda, domateste bulunan genistetin içeren hapların olumlu etkileri olduğundan söz ediliyor. Harvard Medical Journal’da çıkan bir yayında bu hapların radikal cerrahi uygulanmadan önce hastaya verildiğinde ameliyat sonrasında yayılma olmadığını gösteren yazılar yayınlandı.

Diğer yandan E vitamini ve selenyum kombinasyonunun da etkili olduğu belirtiliyor. Kırmızı etten kaçınılması, zeytinyağı ve soya yağının tercih edilmesinin de koruyucu etkiye sahip olduğu bildirilmekte.

ÜROLOJİK KANSERLERİN ÇEŞİTLERİ

Ürolojik kanserler İdrar yolları, genital organlar ve böbrek tümörleri olarak üç gruba ayrılabilir. Cerrahi tedaviye ek ya da tamamlayıcı olarak ürolojik kanserlerin tedavisinde uygulanan kemoterapi (ilaç tedavisi) olanakları ise çok çeşitli. Kemoterapide kullanılan ilaçlar tümörün bulunduğu organa göre değişmekte.

Böbrek Kanseri

Böbrek kanserleri tüm kanserlerin % 2'sini oluşturur. Erkeklerde kadınlara nazaran daha fazla görülür. Her yaşta görülebilmekle birlikte 60 yaş üzeri görülme sıklığı daha artar. Sigara, şişmanlık, yüksek tansiyon, çalışma ortamında uzun süre maruz kalınan bazı kimyasallar böbrek kanserinin oluşumunu kolaylaştırmaktadır.

Böbrek tümörünün tanısı konduğunda, hastaların yarısında metastaz (yayılım) yapmış durumdadır. En sık olarak akciğer ve kemiklere metastaz olur.

İdrarda kanama, bel ve yan ağrısı en sık başlangıç belirtileridir. Diğer belirtiler böbrekteki kanama sonrası kan pıhtılarının düşme sürecinde yaşanabilen şiddetli ağrılar, hafif ateş, gece terlemesi, güçten düşme, kilo kaybı olabilir.

Yapılan ultrasonik incelemelerde böbreklerde şüpheli yapıların görülmesi üzerine ileri görüntüleme yöntemleri (bilgisayarlı tomografi-BT, manyetik rezonans-MRI) ile böbrek tümörleri saptanabilir.

Tümörlerin yeri, büyüklüğü, yayılımı, hastanın tek böbrekli olması, tümörlerin her iki böbrekte birden saptanması gibi faktörler tedavi şeklinin belirlenmesinde önem taşır. Günümüzde böbrek kanseri ameliyatları açık ve kapalı yöntemlerle hastanede kısa yatış süreleri ile gerçekleştirilmektedir.

Böbrek kanserleri radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi (ilaç tedavisi) gibi tedavilere dirençli olduğundan cerrahi uygulamanın başarısı çok önemlidir.
Son yıllarda kullanılma giren yeni bazı ilaçlar ile "metastaz yapmış" böbrek tümörlerinin tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Böbrek kanserleri erkeklerde daha fazla görülüyor. Hastalığın ortaya çıkışı 50 yaş grubunda yoğunlaşıyor. Hastaların yarısında hiçbir şikayetin olmaması erken teşhisi güçleştiriyor. İdrar yollarında kanama, karın ağrısı, ele kitle gelmesi gibi şikayetler ise sorunun büyüdüğünü gösteriyor. Bu durumda kanserin böbrekten diğer idrar kanallarına atlamış olma olasılığı vardır. Böbrek tümöründe, böbreğin dışını bir yorgan gibi örten tümör dokularıyla beraber çıkarılır ve belli aralıklarla hasta izlemeye alınır.

Mesane Kanseri

Ürolojide en sık görülen kanser türlerindendir. Tüm kanserler içinde, % 4 oranında ölüm nedenidir. Erkeklerde kadınlara nazaran 3 katı daha fazla görülür. En çok 55 ile 70 yaşları arasında görülür. Daha genç hastalarda da görülebilmektedir.

Sigara, mesane kanserinin bilinen en önemli nedenlerindendir. Kronik idrar yolu iltihapları, bazı suni tatlandırıcılar ve çevreden maruz kalınan bazı kimyasallar hastalık oluşmasında rol oynayabilir.

İdrarda kanama ve yanma en sık rastlanan belirtileridir. Sıklıkla idrarda kan pıhtısının görülmesi sonrası yapılan incelemelerde saptanır. Sık idrara gitme, idrar yapma zorluğu, kasık ve karın ağrısı görülebilir.

Dolu mesanenin ultrason ile incelenmesi tanıda çok önemlidir. İdrarın sitolojik incelemesinde kanser yönünden şüpheli hücreler aranır. "Sistoskopi" denilen idrar yolundan endoskopik olarak girilip tümöral yapıların direkt görülmesi ile mesane kanserinin varlığı kesinlik kazanır.
Sistoskopi esnasında bu tümöral dokuların tamamının TUR yöntemi (kapalı ameliyat) ile çıkarılmasıyla hem patolojik inceleme için doku elde edilmiş, hem de hastalığın birinci basamak tedavisi yapılmış olur.

Tümör mesanenin duvarının derin katlarına inmemişse, ameliyat sonrası belli bir süre mesane içine ince bir kateter yardımı ile ilaç verilmesi gerekebilir. Her üç ayda bir sistoskopi yapılarak mesane içinin görerek kontrolü gelişebilecek nükslerin erken tanı ve tedavisine imkan sağlayacağından çok önemlidir.

Daha ilerlemiş olgularda mesanenin tamamen alınması, yerine bir miktar barsak kullanılarak böbreklerden gelen idrarın toplanması için bir rezervuar kese oluşturulması gerekir.

Mesane tümöründe, idrar torbası iç katmanı ve altındaki dokularda tümörler oluşuyor. Bu kanserlerde de tümör ameliyatla alınıyor ve o bölge yakılıyor. Sonda vasıtasıyla mesane içerisine ilaç veriliyor. Bu yöntemde hastalar ayaktan takip ve tedavi edilebilmekte. Eğer hastalık tekrarlarsa mesanenin (erkekte prostatla birlikte, kadınlarda rahim ve vajenin arka kısmı ile birlikte) alındığı bir açık ameliyat gerekli olabilmekte. Böbreklerden aşağı inen idrar yolları da bu ameliyat sırasında bir bağırsak parçasından yeniden oluşturulan “yeni mesane”ye bağlanıyor. Mesane çıkarılınca lenf bezlerinde yayılma varsa, dış mesanenin kaslarını aşmış ve taşmıssa koruyucu olarak sistemik kemoterapi yapılması gerekli. Bu tip kemoterapilerde değişik ilaç kombinasyonlarından oluşan tedavi protokolleri uygulanabilmekte.

Prostat Kanseri

Her 6 erkekten 1'ini etkilemektedir.

Yaş ilerledikçe prostat kanserine yakalanma ihtimali artmaktadır.
- 40 yaş altında 10 bin kişide bir
- 40-59 yaş 39 kişide bir
- 60-69 yaş 14 kişide bir

Baba, erkek kardeş ve oğulda prostat kanseri varsa ihtimal 2 misli artmaktadır.

Her 2.7 dakikada yeni bir hastaya tanı konmakta, her 19 dakikada 1 erkek bu hastalıktan ölmektedir.

Prostat kanserinin tanısında parmakla rektal muayene, kan PSA düzeyi bakılması ve ultrasonografik inceleme önemlidir. Bulgularda kanser şüphesi kuvvetli ise prostat biyopsisi yapılır.

Prostat kanserinin tanı konulduğunda hayat kurtarıcı olabilecek erken dönemlerinde bu hastalığa özgü herhangi bir şikayet yoktur. Bu nedenle 50 yaş üzerinde (yakın akrabalarda prostat kanseri var ise 40 üzerinde) yıllık düzenli prostat muayenesinin yapılması hastalığın erken dönemde yakalanabilmesi açısından çok önemlidir.

Prostat kanseri eğer prostat bezine sınırlı kalmışsa, genelde radikal prostatektomi denilen, prostatın tümünün alındığı ameliyat yapılır. Bazı hastalarda sadece yakın izlem, bazılarında radyoterapi tercih edilebilir. Kanser prostat dışına yayılmış ise, tamamen tedavi edilme olasılığı güçleşir. Bu hastalarda, hormon tedavisi veya kemoterapi uygulanır.

Özelliklere kemiklere yayılmış kanserde sırt, bel, kalça, bacak ağrıları olabilir. Tüm vücut kemik sintigrafisi çekilerek ağrıların prostat kanseri kaynaklı olup olmadığı araştırılır.

Düzenli egzersiz, kısıtlı kalori alımı, kalp sağlığı için uygun diyet (kırmızı etten kısıtlı, az yağlı gıdalar, bol sebze, meyve) prostat kanseri için koruyucudur. Dengeli beslenmek ve abartılı diyetlerden kaçınmak gerekir.

Prostat kanserinde radikal bir ameliyatla prostat bezi ile birlikte lenf nodları ve meni kanalları da açık ameliyatla çıkarılarak kanserli dokular vücuttan uzaklaştırılır. Mesane boynu da idrar yoluna birleştirilir. Yayılmış prostat kanseri durumunda, ya da açık ameliyatın çeşitli sebeplerle yapılmasının uygun olmadığı hastalara ise hormonal tedavi uygulanır.

Testis Kanseri

Erkeklerde sperm ve erkeklik hormonlarını üreten testislerin biri veya her ikisindeki hücrelerin malign (habis) hale gelmesi sonucunda testis kanseri oluşur. Erkeklerde 15 ila 34 yaş arası en sık tespit edilen tümördür. Tedavideki gelişmeler sonucu günümüzde testis kanserli hastalarda iyi bir seyir görülmektedir. Özellikle erken teşhis edilen kanserlerin %95'den fazlası iyileştirilebilmektedir.

Cerrahi olarak düzeltilmiş olsa da inmemiş testis bir risk faktörüdür. Penis, testis veya böbrekler ile ilgili doğumsal bir yapı farklılığının olması durumunda yatkınlık artabilmektedir.

Testis kanserlerinin büyük çoğunluğu germ hücre tümörleridir (spermleri oluşturan hücrelerden köken alan tümörlerdir.) Germ hücre tümörlerinin iki tipi vardır; seminomlar ve seminom dışı olanlar. Bazı tümörler her iki tipi de içermektedir. Nadir olarak testisin destek dokusundan (stroma) tümör gelişebilir ki bu tümörler genellikle daha iyi huyludur.

Testis kanserleri doktor tarafından rutin muayenede veya daha sıklıkla hastanın kendisi tarafından tespit edilir. Testiste ağrısız şişlik, sertlik, skrotumda ağırlık, alt karın bölgesi ve kasıklarda ağrı veya skrotumda ani sıvı toplanması ve şişlik şeklinde bulgular olabilir.

Hastanın muayenesi ve ultrasonografik olarak testis tümörü ile uyumlu bulguların olması halinde tümör belirteci olan bazı kan testlerinin yapılması ve testise yönelik cerrahi tedavinin hızlı bir şekilde planlanması gerekir. Kanserin vücuttaki yayılımını değerlendirebilmek için tüm vücut tomografisi gibi ek tetkikler yapılır.

Erken evre seminomlarda ışın tedavisi sıklıkla gerekir. Daha ilerlemiş olgularda ve seminom dışı tümörlerde ek cerrahi tedaviler ve kemoterapi gerekebilir.

Tek sağlıklı testis cinsel fonksiyonlar ve sperm üretimi için yeterlidir. Ancak; kanserli testisin alınması sonrası gerekebilecek ek tedavilerin özellikle sperm üretimi üzerine olası olumsuz etkileri nedeniyle tedavi öncesi sperm alınması ve dondurularak saklanması imkanı hastalara sunulmalıdır. Başarıyla tedavi edilen hastaların düzenli takipte olması önemlidir.

Testis tümörlerinin tedavisi: Testis tömürlerinde öncelikle kanserli testisin çıkarılıp kanserin tipi ve evresi tespit edilmekte. Testis kanserlerinde tümör tipine ve evresine göre karar verilerek ameliyat sonrasında kemoterapi veya radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanması gerekli olabilmekte. Karın içinde tümörlü lenf bezeleri varsa kemoterapi verilerek tümör küçültülür, ancak gerekli hallerde karın içerisinde yer alan lenf bezeleri de ameliyat ile temizlenebilmekte. Testis tümöründe tam iyileşme olasılığı, özellikle erken tanı konduğunda, %90’ın üzerinde.

Teşhis ve tedavide üreteroskopi Taş hastalığının tedavisi yanısıra üreter tümörlerinin tanı ve tedavisinde de üreteroskopi yöntemi kullanılmakta. Tıbbi teknolojinin ilerlemesine paralel olarak üreteroskopik aletlerin kullanım alanlarında da önemli gelişmeler oldu.

Üreteroskop, idrar yolunun en uç kısmı olan üretranın dış ağzından (işeme deliği) içeri ilerletilerek böbreklerden gelen idrarı mesaneye bağlayan “üreter” adı verilen ince kanallara ulaşılıyor. Böylelikle üreter içerisindeki taşlar, damar anormallikleri, taşlar, tümörler, darlıklar ışıklı optik sistem sayesinde direkt olarak gözlemlenebiliyor. Tanı olanaklarının yanında gerek taş tedavisi gerekse üreter tümörlerinin kesilerek alınması, biyopsisi, koterizasyonu yapılabilmekte. Ürolojik onkolojinin alanına giren cerrahi ve kemoterapi yöntemleri Acıbadem Hastanesi üroloji ekibi tarafından başarıyla uygulanıyor. Üreteroskopi, üreter kanserlerinin tanı ve tedavisinde de kullanılan en önemli yöntemler arasında yer alıyor. Böylece eskiden açıkameliyatı gerektiren bir operasyon, modern teknoloji yardımı ile daha kısa sürede, açık ameliyatlardaki gibi bir kesi izi olmadan, ve hastanede daha kısa yatış süresi ile tedavi sonuçlandırılabilmekte.

ÜROLOJİK KANSERLERDEN KORUNMAK İÇİN ÖNERİLENLER

50 yaşını geçen erkeklerde yılda bir kez PSA testi yaptırılması

Akdeniz diyetinin kanserden koruyucu etkisinden yararlanılması

Doktora danışılarak diyete E vitamini ve selenyum takviyesi

Bol bol domates tüketilmesi

Diyette zeytinyağı ve soya yağına ağırlık verilmesi

Kırmızı etten uzak durulması.

Penis Kanseri

Penis Kanseri hakkında bilgi almak istiyorum nasıl oluşur ? nasıl belirti verir ? aşamaları neler ? tedavisi nasıldır ?


Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • İzin verilen HTML etiketleri: <a> <em> <strong> <cite> <center> <big> <code> <ul> <ol> <li> <dl> <font> <img> <b> <dt> <dd>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünürler.

Biçimlendirme seçenekleri hakkında daha fazla bilgi


Son yorumlar