ihya.org

çocuklar

Çocuklarımızı Yaz Hastalıklarından Koruyalım

Uzmanlar, yaz mevsiminde sıcakların artmasıyla birlikte çocukları tehdit eden; besin zehirlenmeleri, böcek ısırmaları, yaz ishalleri, isilikler ve güneş yanıklarına karşı önlemler alınması için uyarıda bulunuyor. Kadıköy Şifa Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla, yaz mevsiminin gelmesi ile artış gösteren hastalıklara karşı önlem alarak, çocukların korunması gerektiğini belirtiyor.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla, çocukları tehdit eden hastalıkları şu şekilde açıklıyor; ‘Çocuk Doktoru olarak yazın en sık rastladığım şikâyetler yaz ishalleri, besin zehirlenmeleri, böcek ısırma ve sokmaları, sıcak çarpması, güneş yanıkları ve isiliklerdir. Bu rahatsızlıkların oluşmaması için çok basit önlemler alınması gerekir.’

Bu mevsimde çocuklarda en sık görülen rahatsızlığın yaz ishalleri olduğunu belirten Uzm. Dr. Nilgün Gökyayla, ülkemizde bu hastalığa yol açan nedenlerin başında enfeksiyonların geldiğini, ishalle birlikte kusma, karın ağrısı ve ateşin oluştuğunu ifade ediyor.

Otistik Çocuklar İçin Diyet Listesi

Etler (yağsız olmayacak, fazla pişirilmeyecek)

Kırmızı et (tercihen yemlenen değil, otlayan hayvan eti), geleneksel sucuk, kavurma, pastırma vb serbest. Katkı maddelerinden dolayı salam-sosis yasak.

Sakatat: Çok yararlı. Fakat hastalıklı olmamasına dikkat.

Beyaz et: Tercihen köy tavuğu ve diğer kümes hayvanları (köy tavuğu geç pişer)

Deniz ürünleri (Balık, midye, istakoz) (ağır metal zehirlenmesi nedeni ile yasak. Havuzda yetiştirilenlerde de toksinler mevcut olduğundan onlar da yasak.

Yüksek klorofil içerdiği için ağır metalleri bağlayan deniz börülcesi ve deniz yosunları (kolerella veya spirullina) serbest.

Yumurta: En Kaliteli protein kaynağıdır. Köy yumurtası tercih edilmeli. Günde 1-4 adet yenilebilir. Tercih sırasına göre 1. çiğ (enfeksiyon olmadığından eminseniz!), 2. rafadan, 3. Lop, 4. kızartma (mümkünse yenmemeli, yenilecekse, zeytinyağında ya da fındık yağında ya da tereyağında yapılmalı ve önce akı pişirilmeli, sarısı ayrıca çiğ olarak eklenmeli)

Çocuklarda Diş Çürüğü (Biberon Çürüğü)

Çocuklarda genellikle ilk daimi diş 6 yaşında süren birinci büyük azı dişidir.6 yaş çocukların henüz ağız hijyenini çok iyi sağlayamadıkları bir yaştır,buna rağmen çocukların ağzında ömür boyu kullanacakları ilk daimi dişleri ağızdadır.

Peki bu durumda ne yapmalı ki çocuk birinci büyük azı dişini çürütmesin?

Bunun cevabı çocuklara daha önce de belirttiğimiz gibi diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması,çürük oluşturucu besinlerden uzak durması önerilir.Bunun yanında diş hekimi tarafından koruyucu tedaviler uygulanarak çocukların daimi dişlerinin çürümesi önlenir.Düzenli olarak 6 ayda bir çocuk diş hekimine getirilirse,kliniğimizde de uygulamakta olduğumuz TOPİKAL FLUOR uygulaması ve FİSSÜR SEALANT uygulaması yapılabilir.Topikal fluor uygulaması çocuğun daimi dişlerini güçlendirir,daimi dişlerin çürüğe karşı daha dirençli olmasını sağlar.Fissür sealantlar ise büyük ve küçük azı dişlerin üzerinde bulunan girinti ve çıkıntıların örtülmesiyle şeker,çikolata vs.gibi çürük oluşturucu maddelerin dişin yüzeye tutunmasını ve o girintilerden girerek dişi çürütmesini önler,ayrıca içersinde bulunan fluorid sayesinde dişin diğer bölgelerinin de çürümemesine katkıda bulunur.

Çocuklarda Süt Dişlerinin Önemi

Süt dişleri geçici olduğu için ebeveynler tarafından genellikle nasıl olsa bu dişler değişecek denerek pek önemsenmez.Dolayısıyla bu tarz bir düşünce süt dişlerinin temizliğinin ihmaline ve çürümesine sebep olur.Unutlmamalıdır ki süt dişlerindeki çürükler hem çocuğun dişlerinin ağrımasına sebep olur,hem de daimi dişlerine zarar verir.

Diş estetiği çocuklukta başlamalı

Ortodonti, ağızdaki kapanış bozuklukları ve dişlerin çenelerdeki konumlarının nasıl oluştuğunu inceleyen, teşhis eden, bu bozuklukları önleyen ve tedavi eden bir diş hekimliği dalı. Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlter Uzel, ortodontinin, halk arasında “eğri dişlerin tel takılarak düzeltilmesi” olarak bilindiğini, Türkiye’de diş eti hastalıkları ve ortodontik sorunların çok yaygın olduğunu söyledi.

Prof. Dr. İlter Uzel, özellikle çocuklarda daha sık ortodontik sorunlar görüldüğüne dikkati çekerek, “Türkiye’de her 10 çocuktan 7’sinde ortodontik düzensizlik var. Bunların bazıları ağırdır, öncelikli tedavi edilmesi gerekir, bazıları da daha hafiftir. Bu durum eğer hastanın konuşmasını, solunumunu bozmuyorsa tedavi edilmeyebilir, ama fonksiyonu bozan dorumlarda mutlaka tedavi edilmeli. Ayrıca çoğunluk olarak çocukların ortodontik tedaviye ihtiyacı var” dedi.

GENETİK YATKINLIK ÖNEMLİ
Ortodontik tedavinin dişleri ve kapanış bozukluklarını düzeltmek, dişlerdeki boşlukların kapatılmasını sağlamak amacıyla uygulandığını belirten Uzel, şunları kaydetti:

Çocuk diş sağlığı ile ilgili yanlış bilinenler

Erciyes Üniversitesi (EÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent Kesim,
"El yeteneği tam gelişmemiş çocuklarda daha etkin diş fırçalama işlemi için şarjlı veya pilli diş fırçaları kullanılabilir" dedi.



Prof. Dr. Bülent Kesim, genel vücut sağlığının ayrılmaz parçası olan diş sağlığı konusunda bazı yanlış uygulamaların yapıldığını belirtti. Özellikle çocukluk döneminde yanlış uygulamaların görüldüğünü, bunda kendi diş sağlığına önem vermeyen ebeveynlerin bilinçsizliğinin önemli rol oynadığını kaydeden Kesim, çocuklarda diş fırçası ve diş macunu seçiminin önem taşıdığını vurguladı.



Ebeveynlerin, çocuklar için üretilmiş kaliteli ve sağlıklı diş fırçalarını tercih etmesi gerektiğini belirten Kesim, şunları söyledi:

"Çocuklar için üretilen diş fırçaları, çocukların ağız yapısına uygun olduğu gibi, renk, koku, tat ve şekil olarak çocukların ilgisiniçekerek diş fırçalama alışkanlığının edinilmesine katkı sağlıyor. Ayrıca, 3 yaş altındaki çocuklarda yumuşak başlı diş fırçalarının kullanılmasına özen gösterilmelidir. 5 yaş altındaki çocuklarda el yeteneğinin tam gelişmemiş olabileceği gerçeği gözardı edilmemelidir. El yeteneği tam gelişmemiş çocuklarda daha etkin diş fırçalama işlemi için şarjlı veya pilli diş fırçaları kullanılabilir."

Çocuklarda Diş Çıkarma

DİŞLER NE ZAMAN ÇIKAR?

Ortalama olarak ilk diş 7. ay ortalarında belirir.Ancak bazan ilk diş üçüncü ayda erkenden ortaya çıkarken, bazan da on ikinci ay, hatta sonrasına sarkabilir. Dişlerin çıkışı genellikle kalıtsal düzene uyar, yani sizin veya eşinizin dişleri erkenden çıkmışsa bebeğinizde de aynı şekilde olması olasıdır. Alttaki şekilde süt dişlerinin ortalama çıkış zamanlarını görebilirsiniz :

DİŞLER ÇIKARKEN NELER OLUR?

Diş çıkarma belirtileri dişlerin kendisinden iki-üç ay önce ortaya çıkabilir. Bu semptomlar çocuktan çocuğa değişir ve aslında bunların neler oldukları ve ne kadar ağrı verdikleri konusundaki görüşler de doktordan doktora değişmektedir. Ancak genellikle diş çıkaran bir bebeğin şu tecrübeleri yaşayabileceği kabul edilmektedir:

*Salya Akıtmak : Birçok bebek iki buçuk-üç aylıktan başlayarak salya akıtır.Diş çıkarma bunu bazı bebeklerde diğerlerine göre daha çok arttırmaktadır.

Çocuklarda Parmak Emme Alışkanlığı

Parmak emme, normal çocuklarda herhangi bir pisko-patolojik etken olmaksızın 3-4 yaşlarına kadar görülen bir olgudur.Bebeklerin çoğu başparmaklarını ya da diğer parmaklarını emerler. Zararsız bir davranış olan parmak emmeye hemen bebeklerin tümünde rastlanmasının en önde gelen nedeni,yeni doğan bebeklerin parmak emmeyi daha anne rahminde, (uterus) öğrenmiş bulunmaları ve doğuştan sahip oldukları en güçlü reflekslerden birinin emme refleksi olmasıdır.Nitekim ender olarak yeni doğan bazı bebeklerin parmak ya da bileklerinde görülen kabarcıklar bunun bir sonucu olmaktır.

Çocuklarda Tırnak Yeme Alışkanlığı

Tırnak yeme alışkanlığına çoğunlukla 3-4 yaşlarından önce başlamaz. (Çok ender olarak 5 aylık gibi erken bir dönemde görülebilir). Çocukların %33 de tırnak yeme davranışı görülür. Bu oran erken ergenlik çağına kadar sürer. Ergenlik çağında tırnak yiyen çocukların sayısı %40-45'e yükselir. Yani ergenlik çağına doğru çocukların hemen hemen yarısı tırnak yeme davranışı gösterir. Bunun nedeni olarak gençlerin çevreden onay görmemeleri olarak değerlendirilir. Ayrıca tırnak yiyen çocukların ailelerinin çoğunda tırnak yiyenlere rastlanmaktadır. Bunun içinde tırnak yemenin bir taklit olduğu ve büyükleri taklit etmek suretiyle öğrenildiği ileri sürülmektedir. Ergenlik çağında sosyal onay görenlerin çoğu bu alışkanlığı terk etmektedir.

Tırnak yemek bazen ayak parmaklarını ısırmakla ve ayak tırnaklarını el parmaklarıyla yakalama ile ilişkili görülmektedir. Ayak parmağı tırnağının yenilmesi ve ısırılması hemen hemen sadece kızlarda görülmektedir.

Tırnak yeme alışkanlığının sebepleri

Bu davranışın altında yatan sebepler parmak emmede olduğu gibi çoğunlukla psikolojik rahatsızlıklardır.

Yaz aylarında çocukların beslenmesi

Yaz aylarında beslenme ve sıvı gereksinimi her yaş grubu için artıyor. Bu durum özellikle sıcağa ve neme karşı hassas olan çocukları etkiliyor. Amerikan Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Tuğçe Aytulu, terleme ile birlikte su ve mineral kaybı olduğunu ve bunlara karşı takviye yapılması gerektiğini söylüyor.

Yaz aylarında okul çağı çocuklarının dışarıda vakit geçirme ve oyun oynama süreleri okulların tatil olmasıyla birlikte artmaktadır. Sıcak günlerde dışarıda oynamak çocukların sıvı gereksinimini artırmaktadır. Bu nedenle çocuklara zaman zaman su içmeyi hatırlatmak gerekir. Özellikle fiziksel aktivitesi çok yoğun çocuklarda daha da dikkatli olmak gerekir. Ancak çocukların her zaman su içmesi yeterli olmayabilir. Çünkü terleme ile birlikte sadece su değil aynı zamanda bazı mineraller de kaybolur. Bu yüzden çocuklara hem su hem de mineral ihtiyaçlarını karşılayabilmek için oyun aralarında ayran, taze sıkılmış meyve suları gibi içecekler ve taze meyve verilebilir. Bununla birlikte sıcak yaz günlerinde çocuklarda besin alımı azalabilir. Ancak yaz günlerinde de çocuklarda büyüme ve gelişmenin devamı için protein, karbonhidrat, yağ gibi besin öğelerinin dengeli alınması önemlidir. Bu nedenle kışın sık tükettiğimiz gıdalar yerine yazın farklı gıdalarla beslenmelerini dengeleyebiliriz. Çünkü her besin grubu içinde birbirinin yerine geçebilecek gıdalar vardır. Örneğin sıcak çorbalar yerine yoğurt ve buğday içeren soğuk çorbalar hazırlanabilir, süt tüketmeyen çocuklara dondurma ve sütlü tatlılar verilebilir.

Çocuk Ruhsal Hastalıkları ve Genetik

Son yıllarda, moleküler genetik alanında kaydedilen önemli gelişmeler, hastalıklardan sorumlu olan genlerin genetik çalışmalarla belirlenmesini olanaklı hale getirmiştir. Bu doğrultuda hastalık genlerinin konumunu haritalandırmak için bağlantı ve ilişki çalışmaları yapılmaktadır. Diabetes mellitus ve Alzheimer hastalığı gibi karmaşık hastalıklarda bile gözle görünür bir başarı elde edilmiştir ve yakın gelecekte önemli çocuk psikiyatrik bozukluklara yatkınlık sağlayan genlerin belirlenmesine de kesin gözüyle bakılmaktadır. Yapılan aile, ikiz ve evlat edinme çalışmaları sonucunda otistik bozukluk, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, şizofreni, bipolar bozukluk, depresyon, panik bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk gibi birçok bozuklukta genetik yatkınlığın bulunduğu kanıtlanmıştır. Moleküler genetik çalışmalarla hastalıklardan sorumlu olan genler lokalize edilmeye çalışılmakta ve hastalıkların genetik temelleri araştırılmaktadır.

Çocukluk Çağı Bozukluklarının Genetiği: Genetik ve Zeka-III

Geçen birkaç on yılda zeka ile ilgili olarak yapılan genetik araştırmalar önemli buluşlar yapmıştır. Bu buluşların bazılarının ana hatlarından bahsederken fazla yer kaplamaması için zeka ölçümünden bahsetmeyeceğim. Ancak belirtmek gerekirse bu yazıda zeka derken benim anlatmak istediğim; genel bilişsel beceridir ve g ile ifade edilmektedir. Bilişsel beceriyi ölçen bütün geçerli ve güvenilir testlerin ortak özelliği işte bu g’dir. Aslında g, bütün testlerde ortak olan ve daha kesin ve değişmez temel bileşenlerce indekslenmiş olmasına rağmen genellikle zeka testlerinde yer alan çeşitli bilişsel testlerin toplam skoru üzerinden değerlendirilir. Nerdeyse bütün genetik bilgiler bu psikometrik bakış açısına bağlı olarak yapılan ölçümler sonucunda ve temel zeka testleri kullanılarak toplanmıştır. Zeka ile ilgili genetik araştırmaların yeni bir yolu da bilgi süreçleri gibi diğer ölçümlerin ve ilintili potansiyeli, pozitron emisyon tomogrofik taramalar ve MRI gibi daha direk beyin fonksiyon ölçümlerinin araştırılması ve bu ölçümlerin g yi nasıl etkilediğinin açıklanmasıdır.

Gelişimsel Bozukluklar

Yaygın gelişimsel bozukluklar; erken çocukluk döneminde başlayan sosyal beceri, dil gelişimi ve davranış alanında uygun gelişmeme veya kaybın olduğu bir grup psikiyatrik bozukluktur. Genel olarak bu bozukluklar gelişimin bir çok alanını etkilerler ve süreğen işlev bozukluklarına yol açarlar.

Bu bozuklukların en iyi bilineni otistik bozukluk (infantil otizm olarak da bilinir) olup; karşılıklı sosyal etkileşimde, sözel iletişimde bozukluklar ve basmakalıp stereotipik davranış örüntüsü ile karakterizedir. İnfantil otizm kavramını ilk kez Leo Kanner tarafından 1943 yılında tıp literatürüne kazandırılmış ve 1980'e kadar bu terim kullanılmıştır. 1980 öncesinde Amerikan Psikiyatri Birliğinin sınıflandırmasında yaygın gelişimsel bozukluklar çocukluk şizofrenisinin bir alt tipi olarak sınıflandırılmaktaydı. Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994 yılında yaygın gelişimsel bozuklukları 5 bozukluktan oluşan bir grup olarak sınıflandırmıştır. Bunlar:

1. Otistik Bozukluk

2. Rett Bozukluğu

3. Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu

4. Asperger Bozukluğu

5. Başka türlü adlandırılmayan yaygın gelişimsel bozukluk’dur

OTİSTİK BOZUKLUK

EPİDEMİYOLOJİ

İşeme ve Dışkılama Bozuklukları (Enürezis)

ENÜREZİS NOKTURNA


Enürezis terimi, Yunanca idrar yapmak “enourein” sözcüğünden gelmektedir. Tıbbi terminolojide idrar kaçırmayı (yatağı ıslatma) tanımlamak için kullanılmaktadır.

Normal gelişimleri sırasında çocuklar, genellikle 2-3 yaşları arasında mesane kontrolünü kazanmaya başlarlar. Gece kontrolü ise genellikle üçüncü ya da dördüncü yıllar arasında tamamlanmaktadır.

Enürezis Nokturna (EN) DSM-IV tanı ölçütlerine göre; 5 yaşından büyük çocukların, uyku sırasında, tekrarlayıcı nitelikte, istemsiz idrar kaçırması, bu davranışın üç ay süre ile en az haftada iki kez ortaya çıkması, okul ya da sosyal yaşantı ile ilgili bir sıkıntı nedeni olması ve durumun tıbbi bir hastalığa bağlı olmaması olarak tanımlanır. EN, DSM-IV sistemine göre dışa atım bozuklukları arasında sınıflandırılırken, ICD sisteminde duygusal ve davranışsal bozukluklar başlığı altında sınıflandırılmaktadır (burada yaş sınırı 4 yaş olarak belirtilmektedir). Çoğu uyku araştırmacıları bozukluğu bir parasomnia olarak ele almaktadır. Ancak daha yaygın olan görüş; bu belirtileri 5 yaşından küçük çocuklarda “gecikmiş ya da sorunlu tuvalet eğitimi” olarak tanımlamaktadır.

Dikkat Eksikliği ve Yıkıcı Davranış Bozuklukları

1. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Nedir?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) nun temel özelliği, dikkat süresinin kısalığı, engellemeye yönelik denetim eksikliği nedeniyle davranışlarda ya da bilişte ortaya çıkan ataklık ve aşırı hareketliliktir.

Bunun sonucu olarak çocukta gelişimsel olarak aşağıdaki 3 temel sorun ortaya çıkmaktadır:

Kısa dikkat süresi

Yetersiz dürtü kontrolü

Aşırı hareketlilik

Tanı düzenli öğrenim için gerekli dikkat süresi ve yoğunlaşmasının gelişmesinin beklendiği ilkokul yıllarında konulmaktadır. DEHB nüfusun yaklaşık %3-6’sında gözlenir. Erkek / Kız oranı 3/1 ‘dir.

2. DEHB’nun en sık belirtileri nelerdir?
* Aşırı hareketlilik
* Yerinde oturmada güçlük
* Çok konuşma
* Dikkatini sürdürmede güçlük
* Dikkatin kolay dağılması
* Sıklıkla bir şeyler kaybetme
* Sınıfta sorulara sırasını beklemeden cevap verme
* Yönergeleri takip etmede güçlük
* Sessizce oynamada güçlük
* Oyunlarda sırasını beklemekte güçlük
* Bir etkinlikten diğer etkinliğe kayma
* Sıklıkla araya girme, sözünü kesme
* Sıklıkla ne söylendiğini dinlememe
* Tehlikeli etkinliklerle uğraşma

3. Nasıl DEHB tanısı konur?

Çocukların Cinsel Konularda Bilgilendirilmesi

Cinsellik sadece cinsel organlarla yaptığımızı bir eylem olmayıp, tüm varoluşumuzu yansıtır. Cinselliğimiz sadece biyolojik yapımızdan değil, aynı zamanda psikolojik yapımızdan, hatta dinsel ve kültürel temellerimizden etkilenir.

Günlük yaşamımızda birçok kaynaktan sözel veya sözel olmayan mesaj ve uyarılar alırız. Çocuğun şekillendiği yıllarda, anne babalarının verdiği mesajlar çok önemlidir ve uzun süreli etkiye sahiptir. Bu sebeplerle çocuk ve ebeveyn arasındaki iletişim açık, tutarlı ve olumlu olmalı ve en önemlisi de mümkün olduğunca cinsel eğitime erken başlanmalıdır. Gerekli olan, çocuğa cinsellik hakkında her şeyin değil, daha önemli olan temel gerçeklerin aktarılmasıdır.

Geleneksel olarak genellikle aileler “cinsellik” hakkında konuşmaktan rahatsız olur ve kaçınırlar. Bu nedenle anne babalar için rahatlatıcı yaklaşımlar oluşturulmalı, çocuklara verilmesi gereken mesajların ne olduğuna karar verilmeli ve beklenen soru ve tepkilere karşı pratik cevaplar oluşturulmalıdır.

BAŞLAMADAN ÖNCE NELERİ BİLMEM GEREKİR?

Top