Tip1 diyabetin gençlik çağında başladığını söyleyen Dr. Serdar Savaş, "Diyabet, şeker hastası bireylerin birbiriyle evlenmesine bağlı. Eğer evlenen kişilerde yatkınlıklar varsa, sekiz kuşak aktarılabiliyor" diyor.

Diyabet 2020 Vizyon ve Hedefler Projesi Politika Geliştirme Danışmanı ve Genetik Tıp Uzmanı Dr. Serdar Savaş, genetik faktörler ve yaşam tarzının diyabetteki etkisini anlattı.

Diyabette genetik, yaşam üzerinde ne kadar etkili?
Halk arasında şeker hastalığı olarak da bilinen diyabetin iki türü vardır. Bunlardan birincisi Tip1 diyabet olup bu hastalıkta vücut, kan şekerini düşüren insülin hormonunu üretememektedir. Diyabet vakalarının yüzde 5'ini oluşturan Tip1 diyabet, genellikle çocukluk veya gençlik çağında başlar. Bu hastalığın ortaya çıkmasında genetik yatkınlık üzerine bazı enfeksiyonların tetikleyici olduğu düşünülmektedir. Tip2 diyabette ise vücudun insüline karşı direnci nedeniyle kan şekeri yüksektir. Genellikle 40'lı yaşlar ve sonrasında ortaya çıkar. Genetik bir yatkınlık zemini üzerinde olumsuz yaşam tarzı özelliklerinden kaynaklanır. Özellikle Tip2 diyabetin sıklığı tüm dünyada hızla artıyor.

Bazı gıdaların bileşiminde bulunan ve oluşan kimyasallar ölümlere varan ciddi zehirlenmelere yol açabiliyor.

Yeşillenmiş, filizlenmiş patatesler, arıların bazı yabani bitki çiçeklerinin nektarlarından ürettikleri balın ciddi sonuçlar doğurabilecek zehirlenmelere yol açabileceği belirtildi.

Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Tayar, yaptığı açıklamada, gıdaların doğada genellikle temiz olarak bulunduğunu belirtti.

Ürünlerin tarlada üretiminde, nakliye, muhafaza, pazarlanması ve tüketilmesi aşamasında çeşitli etkenlere bağlı olarak zararlı hale gelebildiğini ifade eden Tayar, gıda zehirlenmelerinin dünyada önemli sorun olarak dikkati çektiğini söyledi.

Türkiye'de de uygulanan hastanın kendi kendine uygulayacağı bu yeni yöntem, göz tembelliğine son veriyor.

Toplumda sık konuşulan fakat az bilinen bir konu olan göz tembelliği, fark edilmesi zor bir hastalık. Hatta fark edildiği zaman çoğu zaman geç kalınmış oluyor. Tedavisi de ona göre zorlaşıyor, hasta tam olarak sağlığına kavuşamıyor.

Son yıllarda geliştirilen yeni bir teknik göz tembelliği çeken hastalara umut oldu. Hem Avrupa'da hem Amerika'da güvenilirliği ve etkinliği kanıtlanmış, 'Neurovision' denilen bu teknik, klinik olarak yararı kanıtlanmış, cerrahi olmayan, risksiz bir yöntem. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) onayladığı yöntem, primer görme korteksi denen, beyindeki görme olayını yorumlayan hücreleri, farklı görsel uyaranlarla uyararak görmeyi arttırıyor. Bu etkin uyarılma beyindeki görme yorumlanması olayını geliştirerek, hem görme kalitesini, hem de görme keskinliğini arttırıyor.

Yapılan araştırmalar böğürtlenin kanser ve tümör hücrelerinin büyümesini engellediğini gösteriyor.

Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, yapılan araştırmaların böğürtlenin kanser ve tümör hücrelerinin büyümesini engellediğini ortaya koyduğunu bu nedenle kansere karşı böğürtlen tüketilmesinin faydalı olacağını söyledi.

Karadeniz, Ordu'da fındığın ya da kivinin yerine alternatif olarak üretimine başlanan böğürtleninin giderek yaygınlaştığını söyledi. Son yıllarda artan böğürtlen yetiştiriciliğinin dikkat çekici olduğunu ifade eden Karadeniz, Ordu'da yılda 4 ton böğürtlen üretildiğini, bu rakamın gelecek yıllarda artmasını umduklarını söyledi.

Çağımızda sık görülen kanserden korunmak amacıyla beslenmemizde meydana getireceğimiz en önemli değişikliklerden birisi sebze ve meyve ağırlıklı beslenme alışkanlığı kazanmamızdır.

Bu şekilde beslenme alışkanlığına sahip olduğumuzda bedenimizin yaşlanma hızını olabildiğince azaltmaya başlamakla birlikte her organımızın yaşam kalitemize katacağı katkıyı da maksimum düzeye çıkarmış oluruz. Bu durum günlük performansımızı arttırır. Elbette ilave yapılması gereken çok faklı uygulamalar vardır ve bunlar buradaki yazılarımız içerisinde zaman zaman yeri geldiğinde açıklanmaya çalışılmaktadır. Kanser konusu başlı başına büyük bir konu olup birçok faktör bakımından etkilenmektedir. Bazı insanların genetik yatkınlıklarının olması onların kansere yakalanmalarını kolaylaştırır. Bazı insanlar bu yatkınlığı yediklerini ve içtiklerini kontrol ederek kısmen engelleyebilirler. Bazı insanlar ise ne yaparlarsa yapsınlar kanser hastalığına yakalanmaktan kendilerini kurtaramazlar.

Eskilerin Eyyam-ı Bahur olarak ifade ettiği aşırı sıcaklar yurtta etkili olmaya devam ediyor. Sıcaklardan bunalan vatandaşlar denize girerek serinlemeye çalışırken deniz suyu sıcalıkları da yüksek derecelerde seyrediyor.

Kıyı kesimleri ile güney, iç ve doğu bölgelerde görülen kavurucu sıcaklar bugün de etkisini sürdürüyor. Bu bölgelerde sıcaklar mevsim normallerinin 2 ila 8 derece üstünde seyrediyor.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nce yapılan son değerlendirmelere göre, Batı Karadeniz ile Sakarya, Çankırı, Çorum, Merzifon, Giresun, Trabzon, Rize ve Hopa çevrelerinde aralıklarla sağanak ve gökgürültülü sağanak yağış geçişlerinin görüleceği, sıcak havanın güney ve iç bölgeler başta olmak üzere ülke genelinde etkisini sürdüreceği tahmin ediliyor. Yurt genelinde mevsim normalleri üzerinde seyreden hava sıcaklığı, kuzey kesimlerde 2 ila 4 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Rüzgar genellikle kuzey ve kuzeybatı, Akdeniz kıyılarında batı ve güneybatı yönlerden hafif arasıra orta kuvvette esecek.

Hem düşük hem de yüksek tansiyonun sağlık için zararlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cihangir Uyan, "Hipertansiyon 'kronik' bir hastalıktır. Yani bu hastalık yaşam boyu sürer. Eğer düzenli ilaç alınmazsa, pek çok organ zarar görebilir" dedi

Kardiyoloji Derneği'nin yaptığı bir çalışmaya göre ülkemizde 15 milyon hipertansiyon hastası bulunuyor. Hipertansiyon hastaları, kendilerini rahatsız eden yakınmalar ortadan kalkınca tedavilerini aksatabiliyor. BSK Eskişehir Anadolu Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr Cihangir Uyan, tedavideki amacın baş ağrısı, nefes darlığı ve çarpıntı gibi yakınmaları gidermek değil; aynı zamanda kalp, böbrek, beyin ve gözlerde oluşan hasarı da önlemek olduğuna dikkat çekiyor. İşte anlattıkları:

YAŞA GÖRE TEDAVİ
Kimler ilaç kullanmalı?

Sivas'ta merkeze ve Yıldızeli ilçesine bağlı bazı köylerde akciğer zarı kanseri vakasında artış gözlenince Sağlık Müdürlüğü, bölgede kanser tarama çalışması başlattı.

Sivas Numune Hastanesinde görev yapan göğüs cerrahisi uzmanı İsa Döngel ile göğüs hastalıkları uzmanı Mehmet Bayram, son bir yılda kentin kuzeyindeki merkez köyler ve Yıldızeli ilçesinden asbeste bağlı olarak gelişebilen, ''Akciğer Zarı Kanseri'' (Mezotelyoma) vakasının sık gelmesi üzerine bölgede ön saha çalışması başlattı.

Yapılan çalışmada bölgede yaşayan insanlarda asbeste bağlı olarak plak oluşumunun sıklıkla görüldüğü gözlemlendi.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinde, Akdeniz bölgesinde yetişen endemik bir bitkinin özütünün kanserli hücreyi öldürdüğü belirlendi.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Hakan Bozcuk, Doç. Dr. Mustafa Özdoğan, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoloji Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Durmuş Burgucu, Yrd. Doç. Dr. Asuman Karadeniz, Yrd. Doç. Dr. Hasan Öztürk, Biyolog Deniz Ekinci, Prof. Dr. Fatih Topçuoğlu ve Oktay Akyurt tarafından yürütülen çalışmanın kanser tedavisinde umut olacağı kaydedildi.

Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoloji Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Durmuş Burgucu, 20 yıl sürecek projenin 2004 yılında başladığını söyledi.

Çalışmalar sonucunda Akdeniz'de endemik bir bitki türünü keşfettiklerini, ancak bitkinin ismini açıklamak istemediklerini ifade eden Burgucu, ''Bitki ağızdan kullanımda zehirli etki gösteriyor'' dedi.

Prof. Dr. McDevitt ve arkadaşlarının geliştirdiği basit tükürük testi, 15 dakikada kalp krizini tespit edebiliyor. Klinik çalışmaları 18 ayda tamamlanacak test, iki yıl içinde satışa sunulacak.

ABD'deki Rice Üniversitesi'nde çalışan biyoteknik ve kimya mühendisi Prof. Dr. John T. McDevitt, kalp hastalıklarının dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer aldığını hatırlatarak, kalp ve damar hastalıklarının küresel bir sorun olduğunu söyledi.

Buradan hareketle yaklaşık iki saatte sonuç veren kan testi yerine bir kişinin kalp krizi geçirip geçirmediğini daha kısa sürede belirleyecek basit bir test geliştirmek için yola çıktıklarını anlatan McDevitt, klinik çalışmalarda sona yaklaştıklarını kaydetti.

Bir seyahat hastalığı olan turist ishaline karşı uzmanlar uyarıyor: Klorlanmamış sudan elde edilmiş buzu tüketmeyin.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı (RSHM) Salgın Hastalıklar Araştırma Müdürlüğü halk sağlığı uzmanı Dr. Figen Sezen, yaz aylarında serinlemek için içeceklerle bol bol tüketilen buzların temiz sudan elde edilmesinin önemine işaret ederek, klorlanmamış musluk suları ile bu tür sulardan elde edilmiş buz kalıplarının tüketilmemesi uyarısında bulundu.

Seyahatlerin yaygınlaştığı yaz aylarında “turist ishali”nde artış olduğunu, başka ülke ve bölgelere seyahat edenlerin enfeksiyon hastalıkları açısından risk altına girdiklerini anlatan Sezen, seyahat enfeksiyonları içerisinde en sık görülen turist ishallerinin, mikroplu su ve gıdaların tüketilmesinden kaynaklandığını söyledi.

Bacağında çıkan beni ciddiye almayıp doktora gitmeyen 41 yaşındaki Kevin Batchelor, 6 ay sonra hastaneye gittiğinde cilt kanserine yakalandığını öğrendi. Batchelor, beni ilk farkettiği zaman doktora gitmiş olsaydı şu an yaşıyor olacaktı.

Cilt kanserleri, tedavisinde olumlu sonuçlar alabileceğiniz ve hastalıktan kurtulması muhtemel kanser türlerinden. Ancak ne kadar erken teşhis edilirse, ne kadar çok ciddiye alınırsa tedavisi de o kadar başarılı oluyor. Aksi takdirde doktora gitmekten nefret eden, 20 yıllık evliliğinde sadece bir kez hastaneye giden İngiliz Kevin Batchelor'ın başına geldiği gibi çok geç kalınmış olabiliyor.

Son derece sağlıklı olan Kevin Batchelor, bir gün sağ bacağında yeni bir ben oluştuğunu farkeder. Önemsemez. Karısı Carole Batchelor, doktora gitmesini ister. Hayatı boyunca doktora gitmekten nefret etmiş olan Kevin, karısının önerisini reddeder.

Bazı AIDS hastalarının bünyelerinin, hastalığın ilerleyen evrelerinde ürettiği bir antikor, aşı geliştirilebileceği umudu yarattı.

ABD'li bilim insanları, hastalığa yol açan HIV virüsü çeşitlerinin çok büyük bir bölümüne karşı bünyeyi koruyan bir antikor belirledi. Bu antikorun, aşı için kullanılabileceği belirtildi.

Bazı hastaların, hastalığın çok geç ve hastanın artık iyi olamayacağı kadar ilerlemiş evrelerinde, bünyelerinin hastalığa karşı bir bağışıklık sistemi proteini ürettiği belirlendi. Sağlık Bilimcileri, uygulanacak bir aşıyla, vücudun bu proteini hastalığın daha erken aşamalarında geliştirmesinin sağlanabileceğini belirledi.

Yıllardır “aşırı çalışmak beni öldürüyor!” diye hayıflanıyorsanız muhtemelen haklısınız.

Amerikan Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Dr.Tolga Özyiğit Eğer yıllardır “aşırı çalışmak beni öldürüyor!” diye hayıflanıyorsanız muhtemelen haklısınız. Çünkü İngiltere’de yapılan bir çalışmanın sonucuna göre günde 3-4 saat fazla çalışmak kalp hastalığı riskini yaklaşık %60 arttırdığını belirtti.

Amerikan Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Dr.Tolga ÖzyiğitKURUMSALHABERLER , 10.06.2010 -- Gelişmiş ülkelerde uzun çalışma saatleri sık karşılaşılan bir durum. OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) verilerine göre bu açıdan en kötü durumdaki ülkeler ABD, Yunanistan, Meksika, Güney Kore, Avusturalya ve Japonya. Çalışma saatleri, sanayileşme, işsizlik oranı ve çalışma saatlerini düzenleyen yasalara göre ülkeden ülkeye değişkenlik göstermekte. Nitekim bu açıdan yasaları daha sıkı olan İsviçre, Norveç, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerde çalışma saatleri çok daha kısa. Örneğin Güney Kore’de bir işçi yılda ortalama 2.390 saat çalışırken, aynı işçi Hollanda’da yaşıyor olsaydı 1.309 saat çalışacaktı.

Elma sirkesinin menopoz döneminde ve diyabet hastalığında bozulan kolesterolü dengelediği ortaya çıktı.

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi üçüncü sınıf öğrencileri, altı ay süren bir çalışmayla elma sirkesinin menopoz döneminde ve diyabet hastalığında bozulan kolesterolü dengelediğini ispat etti.

Biyofizik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Nazıroğlu, menopoza giren kadınlarda ve diyabet hastalarında elma sirkesinin rolünü araştırmak için üçüncü sınıf öğrencileri tarafından bir proje hazırlandığını belirtti. Halk arasında elma sirkesinin faydalarına ilişkin çeşitli bilgiler anlatıldığını, ancak bugüne kadar bunun bilimsel bir çalışmayla kanıtlanmadığını ifade eden Nazıroğlu, öğrencilerin fareler üzerinde çalışma yaparak elma sirkesinin hem menopoz döneminde, hem de diyabet hastalarında kolesterol dengeleyici olarak etkisini ortaya koyduklarını söyledi.

Birçok otistik kişide var olan genetik değişimlerin tam anlamıyla aileden kalıtımsal olarak geçmediği ortaya çıktı.

Otizmin karmaşık genetik kökenlerinin olduğu belirtildi. Oxford Üniversitesi'ndeki Wellcome Trust İnsan Genetiği Merkezi'nin liderliğiyle, ailelerinde otistik kişiler bulunanlarda yapılan geniş kapsamlı gen taramasının sonuçları, Nature dergisinde yayımlandı.

Ailelerinde otizm bulunan insanlar üzerinde yapılan dünyanın en büyük araştırması, birçok otistik kişinin, benzersiz genetik değişimlere sahip olduğunu, bu değişimlerin tam anlamıyla aileden kalıtımsal olarak geçmediğini gösterdi.

Araştırmanın sonuçları, otizmde genlerin güçlü bir rol oynadığı tezini desteklerken, aynı zamanda küçük genetik bozulmaların ebeveynlerin yumurta ve spermlerinde başlayabileceğini ortaya koydu.

Biri kalp krizine diğeri saman nezlesine çare olacak iki aşı üretildi. 3 ile 5 yıl içerisinde kullanılabilecek ‘kalp aşısı’ vücuda yüklenen kötü kolesterolü etkisiz hale getirerek, krizi önleyecek. Saman nezlesini bitiren aşı ise önümüzdeki yıl piyasada olacak.

İSVEÇLİ bilim insanları, kalp krizinden ölümleri üçte iki oranında azaltma iddiasındaki aşıyı tanıttı. Karolinska Enstitüsü’nce yapılan araştırma sonucunda üretilen ve şimdilik yalnızda fareler üzerinde denenen aşı, insanlar üzerindeki testlerde de olumlu sonuç verirse, 3 ile 5 yıl içerisinde kullanılabilir hale gelecek.

T hücrelerini durduracak

Aşının özelliği, vücuda yüklenen kötü kolesterolü etkisiz hale getirmesi. Bağışıklık sistemimiz, vücuttaki kötü kolesterolü tespit ettiği anda, bir savunma mekanizması olarak T hücreleri göreve koşuyor ve bu şekilde, bu kolesterolün kana karışmasına engel olmaya çalışıyor. Ancak T hücrelerinin ciddi bir olası yan etkisi var:

Konya'da doğuştan kalbi delik olan ve kalp kapakçığı gelişmeyen hastaya, kalbinin çevresinden alınan zar tabakasıyla kalp kapakçığı yapıldı.

25 yaşındaki Menekşe Subay'a, Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesinde yapılan operasyonla kalbinin çevresinden alınan zar tabakasıyla kalp kapakçığı yapıldı.

Ameliyatı gerçekleştiren Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Niyazi Görmüş, nefes darlığı, kalp çarpıntısı ve halsizlik şikayetiyle başvuran hastanın kalbinde iki santimetre büyüklüğünde bir delik ile akciğerine giden damardaki kapakçığın doğuştan olmadığını tespit ettiklerini belirtti.

Açık kalp ameliyatı sırasında önce hastanın kalbindeki deliği kapattıklarını ifade eden Görmüş, ''Ardından da kalbin etrafında bulunan zarı alarak kapakçığın bulunması gereken yere, kapakçık vazifesi görecek şekilde naklettik. Ayrıca aynı ameliyat sırasında akciğere giden bir damardaki genişlemeyi de onardık'' dedi.

Egzama, eski Grekçe bir kelime olan “ekzein”den geliyor. Kelime anlamı ise kabarma, köpürme olarak tanımlanıyor ve egzamadaki ödem ve sulantıyı ifade eder.

Egzama Nedir?

Egzamalar vücudun her yerinde oluşabiliyor. Ancak cildin en fazla kuruyan, travmaya maruz kalan bölgeleri eller olduğundan egzama ellerde daha fazla görülüyor. Kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülen el egzamaları, tedavi edilmediği taktirde yaşam standardını çok düşüren bir sorun. Klinik olarak el egzamalarının 7 farklı tipi bulunuyor ve bunların görülme sıklıkları da değişkenlik gösteriyor. Ancak en sık görüleni kronik irritan el egzamalarıdır.
Kronik İrritan El Egzemaları

Daha çok ev hanımlarını etkileyen “kronik irritan el egzamaları”, adından da anlaşılacağı üzere toksik bir reaksiyon. ASM Suadiye Tıp Merkezi’nden Deri ve Zührevi Hastalıkları uzmanı Dr. Figen Akın, “Ev kadınlarında genellikle su, deterjan ve diğer tahriş edici maddelerle temas çok fazla oluyor. Bu ajanlara kronik olarak maruz kalma ve fiziksel travmalar irritan el egzamalarının oluşmasında rol oynuyor” diyor.

Akdeniz Üniversitesi (AKÜ) Hastanesinde, kemik kanseri hastasına yapay ayak bileği protezi takıldı.

Hastaneden yapılan yazılı açıklamada, AKÜ Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın'ın, Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek, tasarımını kendisinin yaptığı ''ayak bileği tümör rezeksiyon protezi'' ile ameliyat ettiği Gökhan Erdem'i sağlığına kavuşturduğu bildirildi.

Yaklaşık sekiz ay önce ayak bileğindeki ağrı ve şişlik nedeniyle kendilerine başvuran 20 yaşındaki öğrenci Gökhan Erdem'in ayak bileğine yapılan tetkikler sonucunda osteosarkom (kemik kanseri) teşhisi konulduğu kaydedilen açıklamada, hızla yayılma eğilimi gösteren hastalığı tedavi etmek için harekete geçen Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın'ın, Erdem için Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdiği kaydedildi.


Son yorumlar