warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

sağlık

Posted by Arif

Korku doğal, paniklemek yanlış...

Domuz gribinden herkes korkuyor. Aslında sağlıklı bir duygu olan korku, bizi önlem almaya iter. Deprem korkusu evlerin daha sağlam inşa edilmesini, trafik kazası korkusu ise emniyet kemerinin kullanılmasını sağlayabilir. Ülkemizde yaygın olarak görülmeye başlayan “Domuz Gribi” korkusunun da, toplum arasında artarak büyük bir paniğe ve toplum psikolojisinin bozulmasına yol açtığını belirten Psikolog Ferahim Yeşilyurt, şu günlerde toplumumuzda yaşanan korkunun normal olmadığını, abartılı yaşanan bir panik reaksiyon olduğunu söylüyor…

Korkunun temelde insanoğlunun yaşamasındaki temel duygusu olduğunu; ancak son günlerde domuz gribi korkusunun toplum arasında hızla arttığını belirten Ferahim Yeşilyurt bunun normal bir durum olmadığını, fobik kaçınmalar ve panik havası oluşturduğunu belirtti. Ferahim Yeşilyurt konuyla ilgili olarak şunları aktardı:

Domuz Gribi Paniği Nelere Yol Açıyor?

Ankara Milli Eğitim Müdürü Kamil Aydoğan, bu hafta sonuna kadar Ankara'daki 862 bin öğrenciye domuz gribinden korunmanın yollarının öğretileceğini bildirdi.

Okula gelmeyen öğrencilerin her gün düzenli olarak takip edileceğini ve rapor isteneceğini belirten Aydoğan, okullardan, öğretmenlerin gözetiminde öğrencilere lavabolarda el yıkamayı uygulamalı olarak öğretmelerini istedi.

Aydoğan, Ankara'daki liselerin müdürleri ile dershanelerin yöneticilerinin katıldığı ''2009-2010 Eğitim-Öğretim Yılı Başı ve H1N1 Virüsü'' konulu bilgilendirme toplantısı düzenledi.

Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu'nda düzenlenen toplantıda konuşan Aydoğan, halk arasında ''domuz gribi'' olarak bilinen H1N1 virüsü ile ilgili alınması gereken önlemler konusunda Milli Eğitim Bakanlığının genelge yayımladığını, kendilerinin de okullara yazı gönderdiğini ifade etti.

''PANİK YOK''

Posted by Arif

Sağlıkta Atılan Bütün Adımların Bir Tek Hedefi Var:

“ Önce İnsan”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonlarında görüşüldükten sonra Genel Kurula sevk edilen ve kısaca Tam Gün Kanunu olarak bilinen uygulamanın halkımıza neler getirdiğine birlikte bakalım:

Bu kanunun ana amacı, halkımıza yüksek standartta, etkili, adil, kaliteli ve kolay erişilebilir bir sağlık hizmeti verebilmeyi temin etmektir.

Tam Gün Uygulaması ile…

* Sağlıkta Dönüşüm Programı ile halkımıza sunduğumuz sağlık hizmetlerinin kalite ve verimliliği artacak, bu hizmetin önündeki bazı yönlendirme engelleri ortadan kalkmış olacak...
* Hekimin hastadan (vatandaştan) doğrudan para almasına dayanan sistem ortadan kaldırılarak, hem hasta hakları korunacak, hem de hekim hasta ilişkisinde güven tesis edilmiş olacak…
* Vatandaşımız sağlık hizmeti alırken her türlü yönlendirmeden ve muayenehane üzerinden sağlık kurumlarına sevk edilmekten tamamen kurtulacak…

Posted by Arif

Sağlıkta Atılan Bütün Adımların Bir Tek Hedefi Var:

“ Önce İnsan”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonlarında görüşüldükten sonra Genel Kurula sevk edilen ve kısaca Tam Gün Kanunu olarak bilinen Kanun Tasarısı sağlık çalışanlarımıza ve hekimlerimize neler getirdiğine birlikte bakalım:

Bu Tasarının ana amacı, halkımıza yüksek standartta, etkili, adil, kaliteli ve kolay erişilebilir bir sağlık hizmeti verebilmeyi temin etmek ve hekimlerimiz başta olmak üzere sağlık çalışanlarımıza yeni imkânlar sunabilmektir.

Tam Gün Uygulaması ile…

* Sayıca yetersiz olan sağlık personelinin üzerindeki iş yükü adaletli ve dengeli hale gelecek,
* Hekimlerimiz ile hastaları arasında doğrudan para ilişkisi ortadan kalkacak,
* Vatandaşlarımız ile hekimlerimiz arasında olması gereken güven ilişkisi tesis edilmiş olacak,
* Hastaların sağlık hizmetine erişimi kolaylaşacak,

Tansiyonun tanımını yapar mısınız, tansiyon nedir, büyük tansiyon, küçük tansiyon nedir, gizli hipertansiyon var mıdır? Nedir?

Tansiyon kalbin vücuda kanı dağıtmak için kullandığı güçtür. Sol kalbin kanı vücuda atarken kullandığı güce birinci veya büyük tansiyon denir.Kalbin kan akımı bittikten sonra damarlarda oluşan durgun basınca da ikinci veya küçük tansiyon denir.Kan basıncının normalden yüksek olmasına da hipertansiyon denir.Bazen bu konuda kavram kargaşası yaşanabiliyor.Bir çok kişi benim hipertansiyonum var derken,kendilerinde mevcut kalıcı ve sürekli kontrol altında tutulması gereken bir hastalık yerine zaman zaman stres ve üzüntüye bağlı tansiyonlarının yükseldiği; bunun hastalık değil geçici bir durum olduğu yanlış anlayışını benimseme eğilimindedir.Normal kan basıncı artık 120/80’in altı olarak kabul edilmektedir.140/90’ın üstü hipertansiyon, aradaki değerler yüksek-normal olarak tanımlanır ve izlenmesi, bazı durumlarda da tedavisi gereken değerlerdir. Gizli tansiyon belki bu grubu ifade etmek için uygundur. Tansiyonun yaşla birlikte görülme sıklığı artar.

Uyanık kalmanızı sağlayan, yorgunluğu hafifletip uyanıklığı artırarak merkezi sinir sistemini uyaran kafeinin ne kadarı zararlı?

Mayo Clinic'te yer alan habere göre, birçok insan için günde yaklaşık 2 ile 4 fincan kahve zararlı değil. Fakat, bazı durumlarda kahve içmeyi azaltmanız ya da bırakmanız gerekebilir. İşte bu durumlar:

Günlük 4-7 fincan kahve içmek şu sorunlara yol açabilir: Uykusuzluk, asibiyet, acelecilik, irkilme, mide bulantısı ve diğer mide sorunları, hızlı ya da düzensiz kalp atışı, kasların titremesi, baş ağrısı, endişe ve gerginlik.

Bazı insanlar kafeine karşı diğerlerinden daha hassastır. Eğer kafeinin etkilerine karşı hassassanız, çok az miktardaki kahve yani 1 fincanı bile endişe, irkilme, uyku sorunları ve acelecilik gibi istenmeyen etkiler oluşturabilir. Düzenli olarak kafein tüketmeyen insanlar, bunun negatif etkilerine karşı daha duyarlıdır. Diğer faktörler ise, vücut ağırlığı, yaş, sigara alışkanlığı, ilaç ya da hormon kullanımı, stres ve bunalım sorunları gibi sağlık problemleri de kafeinin negatif etkisine daha yatkındır.

Her insanda az ya da çok sayıda ben(melanositik nevüs) vardır. Bunların sayıları bazen birkaç tane, bazen de onlarca olabilir. Bizim için önemli olan bu benleri sıkı bir şekilde takip etmek, renk ve doku değişimlerinde bir dermatoloğa başvurmak, en önemlisi de içinde bulunduğumuz yaz aylarında güneşe çıkmamaya özen göstermektir.

Benler neye benzer?

Benler temel yapılarını oluşturan melanosit hücrelerinin renk yapıcı özelliğinden dolayı, kahverenginin çeşitli tonlarında olabilir. Büyüklükleri birkaç milimetre ile birkaç santim arasında değişebilir. Şekilleri yuvarlak, oval veya düzensiz olabilir.

Vücudun hangi bölgelerinde ben vardır?

Benler cildimizin herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Doğru bir ben muayenesinde saç derisi, avuç, ayak tabanı ve genital bölge de dahil olmak üzere tüm deri yüzeyi kontrol edilmelidir.

Benlerin değişim göstermesi bir tehlike işareti olabilir mi?

1. Ayakta yapılacak egzersizler

Çeneniz geride, başınız dik, kollarınız gövdeye yakın, karın düz olacak şekilde yürümeye çalışınız. Kauçuk tabanlı, kaymayan ayakkabıları tercih ediniz. Yürürken ayaklarınız dışa doğru değil öne doğru baksın.

Bir duvara karşı durup kollarınızı kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın. Bu esnada karnınızı içeri çekerek belinizi düzleştirmeye çalışın. Bu egzersizi yaparken bir kolunuzu kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırırken, diğer kolunuzu indirebildiğiniz kadar aşağıyı doğru uzatın. Daha sonra kollarınızı değiştirin.

Ellerinizi arkadan bel ortasına getirin. Eğilebildiğiniz kadar arkaya eğilmeye çalışın. Bu esnada karın kaslarınızın kasıldığını hissedin.

Sırtınızı bir duvara yaslayınız, ayaklarınızı 25 cm kadar duvardan uzağa koyunuz. Dizleriniz hafif bükülü durumda iken baş, omuz ve sırtınızı duvarla temas halinde tutunuz. Bu pozisyonda, duvarla temas halinde iken aşağı-yukarı kayın. Sırt bölgenize plastik bir top koyarak bu egzersizi daha etkili hale getirebilirsiniz.

2. Oturarak yapılacak egzersizler

Normal postür (duruş) nedir ?

İyi bir duruş için ayakta durma, oturma, yürüme gibi çeşitli aktiviteler sırasında baş, gövde, kollar ve bacakların birbirine oranla düzgün ve dengeli dizilimi gereklidir. Düzgün bir duruşa sahip olmak dengeli beslenme, egzersiz yapma ve düzenli uyuma kadar önemlidir.

Dik durma ve düzgün oturma alışkanlığı, çocukluk döneminde kazanılır. İleri yaşta görülen bel, sırt ve boyun ağrılarının kaynağı, yıllar öncesinde edinilmiş olan kötü duruş alışkanlıklarıdır.

Duruş bozukluklarının büyük bir bölümü yanlış pozisyonda oturma, yatma ya da çalışma alışkanlığı nedeniyle gelişir.

Kötü Duruş Aşağıdaki Etkenlerden Bazılarının Biraraya Gelmesiyle Oluşur:

Kaza, yaralanma ve düşmeler
Hatalı oturma, ayakta durma ve uyuma
Çalışma ortamının vücut yapısına uygun olmaması
Yatağın kötü ya da uygunsuz olması
Aşırı kilolu olmak
Ruhsal sorunlar
Görme bozuklukları
Tırnak yeme
İşyerinde ya da evde kaynaklı gerilimler

Dondurmanın üzerine, karamel, çikolata sosu, krema, fındık yada fıstık parçacıkları ekleyerek yerseniz, masum gözüken dondurmanın kalorisini artırabilirsiniz. Bu nedenle, uzmanlar dondurmanın masumiyetinin kaybolmaması yani kalori değerenin artmaması için sade yenilmesini söylüyor. Çocuklar ve yetişkinler haftada birkaç kez gönül rahatlığıyla dondurma yiyebilirken, kalori ihtiyacı olan çocuklar, hergün dondurma tüketebilirler.

Sıcak yaz günlerinde içimizi serinletecek, en güzel yiyecek hiç kuşkusuz dondurmadır. Yaz akşamlarında elimize aldığımız bir külah dondurmanın tadını başka hiçbir tatlıda bulamayız. Hem çocuklarımız için hemde kendimiz için gönül rahatlığıyla kontrollü bir şekilde yiyecebileceğimiz dondurmanın 100 gramı 190 kalori içeriyor. Medical Park Sağlık Grubu Göztepe Hastane Kompleksi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Keservuran, besin değerleri açısından zengin bir tatlı çeşidi olan dondurmanın çocuklara 2-3 yaşından itibaren verilebileceğini, yetişkinlerinde haftada 1-2 kez dondurma yiyebileceklerini söyledi.

Türkiye'de yıllık tüketim 1,5 litre

Yapılan istatistiklere göre dünya genelinde, kişi başına düşen yıllık dondurma tüketimi, ABD'de 24 litre, Avrupa'da 15 litre, Türkiye'de ise sadece 1,5 litre düzeyinde ( 2005 yılı verilerine göre ) olduğunu söyleyen Medical Park Göztepe Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Keservuran, "Bu oranlardan da anlaşılacağı gibi ülkemizde ki dondurma tüketimi alt seviyelerdedir.

Görüldüğü kişilerin kalp krizi geçirme oranı normal insanlara göre çok daha yüksek olan, kalbin atım sayısının 100'ün üstünde olmasına taşikardi denilmektedir. Sigara, alkol, kafein tükemi, uykusuzluk veya stres taşikardinin oluşmasına neden olan sebeplerin başında gelmektedir.

Taşikardi nedir? Kalbin atım sayısının artarak, normal değerlerin üzerine çıkması haline taşikardi diyoruz. Kalbin hızı, bir dakika içindeki atım sayısıyla belirlenmektedir. Bu hızın normal değerleri, yaşa bağlı olarak değişmektedir. Yeni doğan bir çocuk için bu değerler 100 ile 140; yetişkinlerdeki normal değerlerse 60 ile 100 arasındadır. Kalbin atım sayısının 60'ın altında olmasına bradikardi, 100'ün üstünde atmasına ise taşikardi denilmektedir. Kalbin içinde uyarı üreten kalbin kendi pili diyebileceğimiz sinüs düğümü adlı bir merkez vardır. Normal atan kalpte kalp normal de atsa, taşikardik yada bradikardik de atsa ilk elektrik uyarısı bu noktadan çıkar. Bu noktadan uyarı çıkmayıp kalp içerisinde başka noktalardan elektrik uyarısı çıkması haline aritmi denir.

Bir de çarpıntı (tıp dilindeki ismi palpitasyon) terimi vardır ki bunu taşikardi terimiyle karıştırmamalıdır. Çarpıntı, kalp atışlarının hastanın kendisi tarafından hissedilmesi demektir. Çarpıntı sırasında kalbin atım sayısı düşük(bradikardi), normal veya fazla (taşikardi) olabilir. Taşikardisi olan kişiler genellikle çarpıntıdan da şikayet ederler. Yani her taşikardiye çarpıntı, her çarpıntıya taşikardi eşlik etmeyebilir. Bazan, kalbin anormal atımları, terleme hissi veya çarpıntı şeklinde tarif edilebilir.

Posted by Nevbahar

Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı, ilerleyen yaşla beraber çoğu insanın dişlerini kaybedeceği korkusu yaşadığına dikkat çekti. Kazandı, alınacak bir kaç basit önlemle bunu önlemenin mümkün olduğunu söyledi. Diş Hekimi Kazandı, "İlerleyen yaşla beraber insanların çoğu dişlerini kaybedeceklerini düşünürler ama bu şekilde olmak zorunda değil. Bunun için basit birkaç öneriye uymanız gerekiyor." dedi.

Kazandı, sağlıklı dişler için alınması gereken önlemleri; düzenli diş fırçalama, kişinin kendi ağızını kendinin kontrol etmesi, diş hekimine gitme, sigaradan uzak durma ve yemekten sonra bir bardak su veya süt içme olmak üzere 5 başlık altında topladı.

Günde 2 defa diş fırçalamak ve bir defa diş ipi kullanımının sağlıklı bir ağzın anahtarı olduğunun altını çizen Kazandı, çocuk yaşta kazanılacak bu alışkanlıkla bireylerin ilerleyen yaşlarda sıkıntı yaşamayacaklarını ifade etti. Kazandı, diş fırçasının çok sert olmaması, fırçayla dişleri aşındıracak kadar baskı uygulanmaması gerektiğini kaydetti. Birçok bireyin dişlerinin beyazlaması için diş fırçasını bastırarak kullandığını belirten Kazandı, bunun son derece yanlış olduğunu, diş beyazlatmanın aksine dişlerde aşınmalara neden olduğunu vurguladı.

Türkiye’de ilk kez görülen, Zonguldak ve Bartın’da 8 kişinin hastalanmasına, bir kişinin ise yaşamını yitirmesine neden olan “Hanta Virüs" karşı uzmanlar uyarıyor. Özellikle hastalığa neden olan farelere karşı dikkatli olmak ve riskli bölgelerde yoğun bir fare mücadelesi vermek gerekiyor. Uzmanlar aksi halde, şehirlerde hatta evlerde bulunan farelere de virüsün bulaşabileceği ve ilerleyen günlerde hastalığın daha da yaygınlaşabileceğini belirtiyorlar.

Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Akdur, ANKA’ya yaptığı açıklamada, “hanta virüsünün başta sıçan ve fareler olmak üzere, kemiricilerin salya, idrar gibi salgılarıyla ya da bunların insanı doğrudan ısırması ile bulaştığını söyledi.

Posted by Arif

Kesici dişler, yiyecekleri ısırmaya ve kesmeye yararlar. Üst diş kavisi, alt diş kavisinden daha geniştir ve onu her yönde taşar. Alt çenenin aşağıya kaymasıyla ağız açılır ve lokma kesici dişlerin arasına girer. Ağız kapatılınca, ısırma hareketi ile üst kesiciler alt kesiciler üzerinde bir makasın ağzı gibi kayar ve yiyecekleri koparır.

Öğütme işlemi alt çene eklemi ve çiğneme kaslarının uyumlu çalışması ve yana hareketlerle gerçekleşir.

Besinleri iyi öğütebilmek için diş dizilerinin düzgün ve eksiksiz olması şarttır.

Vücut sağlığımız kadar önemli olan zihin sağlığımızı korumak için de yapmamız gerekenler var! Oxford ve Harvard üniversitesi bilimadamları "beyni genç tutmanın" yollarını açıkladı. İşte uzmanlardan 15 basit ama yararlı tüyo...

Terleyin: Egzersiz, verimli çalışmak için bol oksijene ihtiyaç duyan beyin hücrelerinin gıdası gibidir. Böylece beynin öğrenme ve hatırlama becerisi güçlenir.

Balık yiyin: Yüksek Omega-3 içeren sardalya ve ton gibi yağlı balıkları tüketmek zekayı attırır.

Konsantrasyon ve okuma yeteneğini geliştirir. B vitamini ve protein açısından zengin besinler de seratonin içerdiği için beyindeki iletişim hızlanır.

Lavanta koklayın: Lavanta kokusu işe konsantrasyonu artırır. Özellikle öğle aralarında, çalışmaya başlamadan önce lavanta koklayın.

Mola verin: Uzun ve aralıksız çalışma saatleri ters etki yaparak beynin verimini düşürür. Araştırmalar her 40 dakikalık çalışmadan sonra 20 dakikalık ara vermenin, sonraki 40 dakikaya hazırlanmak için gerekli olduğunu savunuyor.

İyi bir uyku çekin: Gece 7-8 saatlik uyku beyin performansını en üste taşır. Ayrıca gün ortasında 30 dakikalık bir kestirme beynin şarj olmasını sağlar.

Kimyasalların ve besinlerdeki katkı maddelerinin çocuklarımızın sağlığını tehdit eden çeşitli zararları vardır. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

- Özellikle alerjik bünyeli çocuklarda; anaflaksiye dahi yol açabilen çeşitli alerjik reaksiyonlara ve ürtikere sebep olabilirler. Astım ve alerjik bozukluğa yol açabilirler.

- Kansere yol açabilirler. Çocuklarımıza verdiğimiz her türlü katkı maddesi içeren yiyecek yavrularımızın kanser olması için ortam hazırlamaktadır. Ayrıca bebeklere yalancı meme verilmemeli, plastik biberon kullanılmamalı, daha sağlıklı olan cam biberon kullanmalıdır. Besinlerdeki kimyasal maddeler haricinde çocuklarımızı kansere yol açan radyoaktif faktörlerden de korumamız gerekmektedir. Bunların en önemlileri cep telefonu, televizyon ve bilgisayardır.

- DEHA; hiperaktivite ve dikkat eksikliğine yol açabilirler. İngiltere Gıda Standartları Ajansı’nın (FSA), rastgele seçilen 300 çocuk üzerinde yaptığı araştırma, çocukların katkı maddeleri içeren bir içeceği içtikten sonra ani hareketler yaptıklarını ve konsantrasyonlarını kaybettiklerini ortaya koymuştur. İngiltere Gıda Standartları Ajansı, hiperaktif çocukların durumunda daha az katkı maddesi kullanımı yoluyla bir iyileşme sağlanabileceğini bildirmiştir. Katkı maddelerinin sağlığa zararlı etkileri hakkında yapılan araştırmalar sonucunda; çocukları hiperaktif olan ailelerin özellikle “E” kodlu katkı maddeleri taşıyan gıdaların tüketimini kesmeleri tavsiye edilmektedir. Ayrıca DEHA için de çocuklarımızı cep telefonu, televizyon, bilgisayar vb. radyoaktif faktörlerden korumak gereklidir.

Posted by Arif

Yaşam, 2.5 milyar yıl nasıl tekhücreli kaldı? Ve eşeyli üreme başladıktan sonra, nasıl cennetten kovulmuş gibi sonsuzluğunu yitirdi? Cinselliğin Kaos teorisi. Ve ilk çelişki. Doğanın ereği sorulursa eğer, yanıtı şöyle olabilirdi: Kendisini bir fraktal gibi durmadan değiştirerek yeniden üretmek. Doğa bu ereğini canlıya öyle bir yerleştirir ki, sonlu birey, coşkun bir içgüdüyle eş arar ve yavrulayarak sonsuzuyla buluşur. Bütün uygarlaştırmaları boşa çıkaran bu boyun eğdirilemez dinginsiz gücün hem çocuğu hem ta kendisi olarak tarihimizi yaratırız.

Bir yandan erkek ve kadın olarak ayrılmışlığımızdan yılmış gibi kenetlenme peşinde koşar ve bunun adını aşk koyarız. Öte yandan her aşk sanki bir soluklanma molasıdır, ağır ağır besler ayrılık tohumunu ve başka bir aşkı doğurur. Var oluşumuzun en gizemli yanıdır bu: Ne ayrılık doyurur ne birlik.

Ama her üreme cinsel değildir.

Posted by Arif

Bu başlık altında toplanan hastalıklar iki insan arasında oluşan cinsel nitelikli yakın temasla bulaşan mikrobik (bakteri , virüs, parazitlere bağlı ) hastalıklardır. Önceleri zührevi hastalıklar olarak anılan bu hastalıkların bir kısmı yalnızca genital bölgede belirtilere neden olurken (kadında vaginal akıntı, erkekte üretradan akıntı, her iki cinste genital bölgede ülser gibi) diğer bir kısmı vücudu etkileyen genel belirtilere neden olurlar (frengi, hepatit B, AIDS gibi)

Bu hastalıkların bir kısmı için en önemli bulaşma yolu iki insanın cinsel nitelikli yakın teması (genital siğil, herpes simpleks, vajinit gibi), diğer bir kısım hastalıklar cinsel yolla bulaşmaya ek olarak kan yoluyla (AIDS ve hepatit B’nin virüs taşıyan kanın nakledilmesiyle bulaşması gibi , anneden bebeğine henüz doğmadan frengi bulaşması gibi) ve cinsel ilişki dışındaki yakın temasla da bulaşabilmektedir. (anneden bebeğine doğum esnasında doğum sonrasında emzirme ve bakım esnasında bulaşan genital siğil , herpes simpleks ve hepatit B gibi , aile içi günlük yaşam koşullarının paylaşılması sonucu bulaşan hepatit B gibi)

Posted by Arif

Şeker, şeker pancarının fabrikalarda işlenerek şeker kısmının ayrılmasıyla elde edilir. Buna göre, pancar doğal besin olmasına karşın, şeker saf besindir. Şeker saf enerji kaynağı sayılır. Ancak, şeker tek başına alındığında protein, vitaminler ve madenler olmadığından vücutta şekerden enerji oluşamaz. Bu nedenle "şeker boş kalori kaynağıdır". Özellikle küçük çocuklara şekerli mamalar çok verildiğinde, büyüme ve gelişme durur ve çocuk hastalanır. Bu hastalığa kuvaşiorkor "şeker bebeği" denmiştir.

Ağzımızdaki mini canlılar da şekeri çok severler. Özellikle, sık aralıklarla şeker aldığımızda, bu mini canlılar şekeri yiyerek asit yaparlar. Bu asit de dişleri çürütür. Bu nedenle, özellikle. dişlerin sürme zamanlarında ve gelişme çağında şekerin çok ve sık tüketilmesi diş çürüklerinin başta gelen nedenidir.

Şeker; un, yağ, ceviz, fıstık, kaymak gibi besinlerle karıştırılıp kalori değeri çok yüksek tatlılar yapılır. Şekerlemelerin esası da şekerdir. Tatlı ve şekerlemeler. zevkle sevilerek yenir. Böylece kişi farkında olmadan harcadığından çok kalori alır ve şişmanlar.Şişmanlık bir çok hastalığa zemin hazırlar.

Posted by Arif

Sularda ve sebzelerde yüksek miktarda nitrat bulunması bir çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke için ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Özellikle bazı Avrupa ülkelerinde 75 mg/L'nin altında nitrat içeren su kaynağı bulmak imkansız hale gelmiştir [6]. Şu anda kullanılan denitrifikasyon yöntemleri oldukça pahalıdır ve ileri derecede teknik bir işlemdir. Dolayısı ile bu konuda en etkili yöntem, etkenin oluşmadan yok edilmesidir, yani nitrat kirliliğine neden olan kaynakların kontrol altına alınmasıdır.

Yenidoğan dönemindeki methemoglobiden sonra, diyetteki nitrat ve nitritin meydana getirebileceği en önemli etki şüphesiz kanser oluşumudur. Bu konudaki veriler çelişkilidir ve endojen nitrozasyon olayında nitrat ve nitritten ziyade başka faktörlerin belirleyici olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte nitrozamin türevlerinin vücudun hemen her yerinde kanser oluşturabildikleri kesin olarak bilinmektedir [10]. Bu olasiligi ortadan kaldirmak için diyetteki nitrat ve nitritin azaltilmasi konusunda gerekli teknolojik çalişmalar yapilmali ve endojen nitrozasyonu inhibe eden askorbik asit veya alfa - tokoferol gibi bileşikler de besinlere eklenmelidir.


Son yorumlar