Bağımlılık ve Türleri

Posted by Arif

Bağımlılığa yol açan maddeler; genel olarak yaşamı sürdürmek için gerekli olmadığı halde keyif verici özellikleri nedeniyle tüketilirler ve kullanıcılarda bedensel, ruhsal, davranışsal ve bilişsel değişikliklere yol açarlar. Bağımlılığın sözcük anlamı; birey ve nesne(si) arasında bireyin seçimiyle başlayan aynilik ve süreklilik özelliği taşıyan boyutlu bir ilişkidir. Bu ilişki her ne kadar bireyin özgür iradesi ile başlamış ise de, bireyin özerkliği zaman içinde ortadan kalkmaktadır. Bağımlılığın gelişmesiyle birlikte ortadan kalkmaya başlayan özerklik, bireyin daha önce dağarcığında bulunmayan yeni tür tutum ve davranışlar edinmesine yol açar. Dolayısıyla problem bireyle sınırlı olmayıp, onun geldiği aileyi, yaşadığı sosyal çevreyi ve nihayet toplumu belli bir süreç içersinde mutlak etkileyen bir güce sahiptir. Madde; Merkezi Sinir Sistemi dediğimiz beyin ve bağlantılı alt sistemleri içeren işlevsel yapı üzerinde sahte bir “iyi oluş” hali oluşturan tıp içi ve tıp dışı unsurlardır. Tıpta belli amaçlar ve belli sınırlılıklar içinde kullanılan kimi ilaçlar, tıp dışı amaçlarla ve önerilmeyen miktarlarda kötüye kullanılmak suretiyle bağımlılık maddesi haline gelmektedir. Aslında tıp dışı olup “ilaç”özelliği taşımayan çoğu bağımlılık maddesi, tıpta kullanılan ilaçların türevsel eş örneğidir. Ancak bir ilacın sentezlenmesindeki güvenilir koşullara ve özelliklere sahip değildirler.

Madde Bağımlılığı denildiğinde; insanın duygu, düşünce ve davranışı üzerinde doğrudan etkili, özgüllüğü olan bir süreç anlaşılmalıdır. Ülkemizde de Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun kullandığı terminoloji kullanılarak “uyuşturucu bağımlılığı” yerine “madde bağımlılığı” terimi kullanılmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütünce gruplandırılan madde bağımlılığı tipleri şunlardır;
1.Opyat Tipi Bağımlılık
2.Alkol, Barbütürat, Benzodiazepin Tipi Bağımlılık
3.Esrar Tipi Bağımlılık
4.Kokain Tipi Bağımlılık
5.Uyarıcı Tipi Bağımlılık
6.Hallusinojen Tipi Bağımlılık
7.Solunan Çözücü Tipi Bağımlılık
8.Tütün Tipi Bağımlılık

1. OPYAT TİPİ BAĞIMLILIK
Opyat tipi bağımlılık, morfin, kodein, eroin ve metadon maddelerini kapsamaktadır. Morfin ve kodein doğal, eroin yarı sentetik, metadon ise sentetik bir maddedir. Bu grup maddelerin bağımlılık yapma oranı çok yüksektir. Damar içi kullanım yolu ile 6-8 eroin iğnesinden sonra bedensel, ruhsal, toplumsal öğeleriyle bağımlılık yerleşmektedir.

2. ALKOL, BARBÜTÜRAT, BENZODİAZEPİN TİPİ BAĞIMLILIK
Alkol grubunda başvuru maddesi içilen alkol türü diye bilinen Etanoldür. Diğerleri metanol ve glikoldür. Tahılların mayalanması ile ortaya çıkan etanol aslında %10-12 oranında hacim yoğunluğuna sahipken imbikleme (distillasyon) aracılığı ile bu oran yüksek dereceli içeceklerde (rakı,cin,votka vb.) %50 ve üzerine çıkabilmektedir. Bağımlılık maddeleri içinde bağımlılık süreci en iyi modellenebilmiş madde alkoldür. Verilere göre; her gün 100ml kanda 100-150 mg kan alkol düzeyi yapacak biçimde içki tüketenlerde 5 yıl içinde bağımlılık gelişmekte olup, bu süre çocuklarda ve kırk yaşından sonra alkole başlayanlarda 2-3 yıla inebilmektedir. Dolayısıyla alkol içen herkes bağımlı olmamakla birlikte, belli ve düzenli alkol alınması bağımlılık yapmaktadır. Barbütürat dediğimiz maddeler genel anestezi ve epilepsi tedavisinde kullanılmakla birlikte, teskin edici özellikleri nedeniyle bir dönem her dört kalem ilaçtan biri olacak derecede reçetelere girmiş, hatta “mutluluk hapı” diye ünlenmiş, ancak kısa süre sonra da bağımlılık yaptığı anlaşılmıştır. Ülkemizde bu gruptaki ilaçlar özel reçetelerle satılmakta, tıp dışı kullanımı önlenmeye çalışılmaktadır. Alkol ve barbütüratlar arasında etki devamlılığı söz konusu olup Çarpraz-Tolerans adı verilen bu özellikle birinin yerine diğerinin kullanılabilme fırsatı tanınmaktadır. Bir dönem, Optalidon adlı ağrı kesicinin içindeki barbütürat, alkol bağımlılarının alkol içemedikleri dönemlerde onlarca tablet Optalidon tüketmelerine neden olmuş ve daha sonra optalidondan barbütürat çıkartılmıştır. Benzodiazepin diye bilinen yatıştırıcı ilaçların bağımlılık yapması, kullanıldıkları doz ile yakından ilişkilidir. Günlük dozun iki ile beş misli miktarlarda kullanımı halinde altı aydan daha kısa bir sürede bağımlılık ortaya çıkmaktadır. Günlük yaşamda yanlış olarak performans öncesi sakinleşmek amacıyla kullanılmakta, ancak çoğu kez performansı olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlık Bakanlığının çalışmasına göre lise öğrencilerinde alkol kullanım sıklığı %27 olup, erkek öğrencilerde alkol kullanımı kızlara göre iki kat daha fazladır. Yine ailelerinden ayrı yaşıyan öğrencilerdeki alkol kullanımı, aileleri ile birlikte yaşayanların yaklaşık iki katıdır. 1994 yılında Ankara da 15.000 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada alkol bağımlılığı preveransı %1.5 olarak bulunmuştur.

3. ESRAR TIPI BAĞIMLILIK
Esrar tipi bağımlılık içine marihuana ve haşhaş girmektedir. Marihuana Hint Keneviri denilen bitkinin yapraklarının kurutulması ile, haşhaş ise bitki özsuyunun çözücülerde işlenmesiye elde edilir. İkisi arasında etken madde (THC) yoğunluğu açısından fark olup, etken madde Marihuanada %6-10 arasında iken Haşhaşta %12’nin üzerine çıkabilir.Yağsever (lipofilik) özelliği ile anında tüm vücuda ve hayati organlara dağılmakta ve üstelik 30 gün süreye kadar kalabilmeketir. Esrarın fiziksel bağımlılık yaptığı kanıtlanmıştır.

4. KOKAİN TIPI BAĞIMLILIK
Kokain son derece şiddetli bir uyarıcı olup, doğrudan beyin kabuğunu etkiler. Uyarıcı etkisi beyinde madde depolarını adeta bir anda boşaltmasına bağlıdır. Bu şiddetli etkisi nedeniyle beyni uyuşturan diğer maddelerle birlikte kullanılması çok sık rastlanılan bir olgudur. Alındıktan çok kısa bir süre sonra, yaklaşık yirmi dakikada metabolize olduğundan etkinin devamı açısından yeniden alınması gerekebilir. Kokaine bağlı doz aşırılığından ölümler, bu bağımlılık maddesinin hızlı metabolize olmasından kaynaklanmaktadır. Hızlı gelişen bir bağımlılık sürecine sahiptir. Crack, kokainin kaya tuzu formunda, özel ve minyatür nargile gibi içilen bir türüdür. Aslında gerçek maliyet değişmemek ile birlikte, göreceli ucuzluk avantajlı bir arz gibi yansımış ve ülkede crack salgını başlamıştı. (İsim,simgesel olup suyun kayalardan yuvarlanırken çıkardığı sese karşı gelmektedir) Bu arada marihuana ve haşhaşa olan talebin azalmasıyla bu maddelerin içindeki THC miktarının artırılma çalışmaları hemen başlamıştır.

5. UYARICI TIPI BAĞIMLILIK
Uyarıcı (psikostimulan) ilaçlar tıpta bazı uyku bozukluklarının tedavisinde ve çocuklarda görülen aşırı hareketlilik diye çevirebileceğimiz (Hiperkinetik, Dikkat Eksikliği) klinik bir sorunun iyileştirilmesinde sınırlı olarak kullanılmaktadır. Temel yaşamsal gereksinimleri (uyku,yemek yeme vs.) ortadan kaldırma etkisine sahip olduklarından tedavi dışı amaçlarla yüksek dozlarda kullanılabilmektedirler. Zayıflama, uykusuzluk gibi öznel gereklere ve bahanelere bağlı olarak yanlış ve kötüye kullanıldıkları bilinmektedir. Bir sonraki kullanımda, ilk doz ile ulaşılan etki için kullanılan miktarın arttırılması gerekmekte, bu da bağımlılığa ve doz aşırılığından ölümlere yol açmaktadır. Ülkemizde özel renkli reçete ile temin edilebilmektedir.

6. HALLÜSİNOJEN TIPI BAĞIMLILIK
Hallüsinojen, sözcük anlamı hallüsinasyon oluşturan demektir. Hallüsinasyon, uyarıcı bir nesne ve uyaran olmadığı halde varmışçasına oluşan algılama olup; algılamanın işitme, görme, duyma, dokunma, koku ve organlara dair iç duyumlar olmak üzere tüm alanlarını kapsayacak bir genişlikte ortaya çıkmasıdır. LSD en bilinen madde olup, algılama şiddeti ve derinliği üzerinde yol açtığı değişme ve ortaya çıkan içrel yaşantı (trip-gezinti) nedeniyle haksız biçimde ünlendirilmiş ve sanki sanatsal üretimin olmazsa olmaz koşulu payesine ulaştırılmıştır. ‘Gezinti’, resmin müziğini duymak ya da müziğin resmini yapmak gibi renkli ifadelerle övülmüş, oysa kötü bitebilecek (örneğin, 15cm.lik kaldırım yüksekliğini 15m algılayıp, düşerken korkuyla ölmek gibi) gezintiler gözardı edilmiştir. Deneysel olarak, gönüllülerde özellikle algı düzeneğinin araştırılmasında kullanılan bir maddedir. Benzeri diğer pekçok maddenin yanısıra bağımlılığının modellenmesindeki sorun halen sürmektedir.

7. SOLUNAN ÇÖZÜCÜ TIPI BAGIMLILIK
Solunan çözücü tanımı, solvent-inhalant sözcüklerinin karşılığı kullanılmıştır. Bu grup maddeler arasında genel anestezikler olduğu gibi, endüstriyel tüketim maddeleri de bulunmaktadır. Bu madde grubunda ; oje, daksil, metal parlatıcılar, yapıştırıcılar, kuru temizleme maddelerie, saça şekil veren püskürtücüler, hatta kokulu kalem ve silgiler bulunmaktadır. Bu maddelerin ulaşılabilme kolaylığı ve temin edilme ucuzluğu nedeniyle yaygın kullanılması nedeniyle çok küçük yaşlarda bağımlılığa yol açmakta ve havadaki yoğunluğu nedeniyle dolaylı yoldan bağımlılık yapmaktadır.

8. TÜTÜN TIPI BAĞIMLILIK
Tütün bağımlılığı en az alkol kadar geçmişe sahip bir bağımlılık tipi olup, bedensel süreçlere bağlı olarak yaptığı bağımlılığın modellenebilmesi son 15 yıl içinde olmuştur. O zamana kadar fizik değil psikolojik bağımlılık yaptığına inanılmıştır. Ülkemizde bir toplum sağlığı sorunu olarak alkolle birlikte en yaygın bağımlılık tipidir. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ruh Sağlığı Daire Başkanlığı tarafından Dünya Sağlık Örgütü ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile yürütülen ve 1995 yılında sonuçlanan, 12781 lise öğrencisi üzerinde yapılan çalışmaya göre, lise öğrencilerinin %20.1’i sigara kullanmakta olup, bunların %67.6’sı erkek, %27.1’i kızdır. Sigara kullananların %94.9’u resmi liselerde, %5.1’i ise özel liselerde öğretim görmektedir. Türkiye’de genel erişkin nüfusun %36’sının sigara kullandığı ileri sürülmektedir. Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında (İngiltere %27, Fransa da %29.5, Almanya da%28.8) halen yüksek olan ve artış eğilimi gösteren sigara tüketimi, yüksek morbidite ve mortalite oranları da göz önüne alındığında ülkemiz için önemini korumaktadır.
Günümüzde madde bağımlılığı, hemen tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Akciğer kanseri ve AIDS gibi medikal komplikasyonları nedeniyle psikiyatri dışındaki genel tıp dallarını; eşlik eden sosyo-kültürel ve ekonomik bileşenleri ile toplum ve birey üzerindeki etkileri nedeniyle de genel tıp dışı disiplinleri ilgilendirmektedir.

Bütün bunları öğrenmiş olmak, madde kullanma sorunu olan ve bağımlılık geliştirmiş bir insanı tanımakta ne denli işe yaramaktadır? Hepsinden önemlisi bu bilgiler madde bağımlılığı olan bireye yaklaşımda ne ölçüde aydınlatıcıdır? Tanıma /tanılama /iyileştirme ve onarma açısından işlevselliği olan bir paradigma bu bilgilerin ışığında kurulabilir mi? Bu ve benzeri çoğu soru Bağımlılık Psikiyatrisi alanında çalışan tıp içi ve tıbba komşu disiplinlerde, bu alana giren profesyonelleri uzunca süre uğraştırmış ve üzerinde görüş birliği olan bir anlayışa duyulan gereksinim, koşulsuz olarak gündemin ilk maddesine yerleşmiştir. Madde bağımlılığına bir bireyden diğerine özgül yanlarıyla ayni kuramsal bütünlük içinde tanımlayabilme çabalarının sonunda Madde Bağımlılığı Sendromu tarifine ulaşılmıştır.
Böylelikle bireysel, biyolojik ve ruhsal, hatta çevre anlamında toplumsal katılımcı unsurları ayrıntılandırıp sonrasında bir model çerçevesinde tümleşik hale getirerek ortak bir tanım dili oluşturulmuş olmaktadır.

BAĞIMLILIK SENDROMU
Bağımlılık sendromu tanımı ilk kez alkol için yapılmış ve Alkol Bağımlılığı Sendromu (ABS) olarak tanımlanmıştır. Gözlenebilir olgulardan yola çıkan bu tanım gözlemsel nitelikte olup, altta yatan sebeplere gönderme yapmamaktadır. ABS için başlatılan en önemli tartışma ise, yapılan gözlemlerin her vakit ayni kategoriye düşecek biçimde gruplandırılamıyacağı olmuştur. Ancak bugün, ABS tanımı ile başlayan gelişmenin devamında, "Bağımlılık Sendromu" diyerek, gözleme dayanan olgusal tanımı tüm maddeleri içerecek biçimde geniş bir perspektife oturtarak kullanmaktayız. Sendromun tanımı yapılmış 7 ayrı elemanı vardır. Bunların her birinin bağımlılık süreci içinde ayrı bir önem ve etkiye sahip olduğu kabul edilmektedir. Sendromu oluşturan elemanlardan her birinin bireysel ve kültürel etmenlerle değişik bir görünüme bürünebileceği gerçeği de akılda tutulmalıdır. Ayrıca bağımlılık sendromu derken fizik / ruhsal bağımlılık ayrımına atıfta bulunulmaması dikkati çekmiş olabilir. Sendrom bedensel ve ruhsal semptomları bir arada içerecek biçimde tanımlandığından, böyle bir ayrımı hem gerektirmez hem de izin vermez.

BAĞIMLILIK OLGULARI
I- Maddeye Toleransın Artması :
Toleransın görünümü ya maddenin tekrarlayan dozlarla kullanımına rağmen ortaya çıkan etkinin beklenenden / her zamankinden daha az olması ya da her zamanki "aynı etki"nin sağlanabilmesi için maddenin daha yüksek miktarda tüketilmesi gereği biçiminde olur. Toleransın altında yatan mekanizma bir tür homeostatik tepki olarak değerlendirilebilir. Birim zamanda tüketilen miktarın artması duyarlıkta azalmaya yol açmak suretiyle homeostatik cevabın ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu cevap gerçekten boyutludur. Çünkü bilindiği gibi bazı bağımlılarda tüketilen miktar, bağımlı olmayan insanda ölüme yol açacak ölçüde yüksektir. Tolerans gelişim hızı bir maddeden diğerine değişir. Opyat ve Kokain tipi bağımlılıklarda tolerans çok kısa zamanda gelişirken, alkol tipi bağımlılıkta bu yıllar alabilir. Ayrıca alkol tipi bağımlılıkta bağımlılığın ilerleyen evrelerinde tolerans düşüş göstermektedir.

II-Tekrarlayan Kesilme Belirtileri :
Bu olgu bir öncekiyle yakından bağlantılıdır. Genellikle maddenin yokluğunu ve/ veya her zamanki dozun altında bir dozun alındığı dönemi izleyerek ve ona bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Kesilme belirtilerinin ortaya çıkışındaki zamanlama ve belirtilerin şiddeti, kullanılan maddeye / bağımlılık tipine bağlıdır. Örneğin alkol bağımlılığında kesilme belirtileri genellikle uyanırken ortaya çıkmakta ve / veya kesilme belirtileri uyanmaya yol açmaktadır. Oturmuş alkol bağımlılığında kesilme belirtileri gün boyunca içki içme aralarında da çıkabilmektedir. Kesilme belirtileri hem psikolojik hem de fizyolojik özellikler taşımaktadır. SSS'ini depresse eden maddelerde (alkol, barbütürat, opyat gibi) kesilme sendromu SSS uyarılması biçiminde (anksiyete, tremor, terleme, bulantı, kusma) iken SSS'ini stimule eden maddelerde (amfetamin, kokain) kesilme depresyon, letarji ve somnolans gibi belirtilerle seyretmektedir. Alkol ve barbütürat tipi bağımlılıklarda yukarıda sayılan kesilme belirtilerine ek olarak bazan hayatı da tehdit edebilecek, delirium vb. durumlara da dikkat edilmesi klinik açıdan oldukça önemlidir.

III- Maddenin Dürtüsel Alımı Ve Öznel Farkında Oluşluk :
Kesilmeyle eşzamanlı olarak ortaya çıkan bir evre ve bu evrenin en belirgin özelliği olan yükselen bir dürtü durumundan söz edilmektedir. Dürtüsel nitelikli ve anksiyete yaşantısına (anticipation) uyumlu bu dönemde kullanılan maddeye doğru "aşerme" düzeyinde bir yöneliş vardır. Zihinsel olarak birey, kullandığı madde ile yoğun bir meşguliyet halinde olup, maddenin onun ruhsallığında yol açtığı değişiklikleri düşünmekte giderek hızlanan bir şekilde maddenin teminine yönelmektedir. Bütün bunları açık bilinçte ve bilişsel düzeyde ifadelendirmemekle birlikte "geri planda" tutum ve davranışını maddenin bir an evvel temini doğrultusunda programlamakta olduğu, ayrıntılı öyküde kolayca anlaşılabilmektedir. Bu evrenin kesilmeyle eşzamanlı olarak ortaya ortaya çıktığından söz etmiştik. Genellikle de ya aktüel olarak maddenin olmadığı / temin edilemediği ya da ilk alınan tadımlık dozdan sonra geliştiği bilinmektedir. Görüldüğü gibi, tanımı yeteri kadar iyi yapılamayan bu olgu, farklı pekçok maddeye ait bağımlılık tiplerinde sıklıkla gözlenebilmektedir.

IV - Madde Arama Davranışının Yoğunluğu:
Bağımlılığın gelişmesini takiben, birey için sadece ilgili maddenin temin edilmesi/edilebilmesi bile tek başına özgül ve önemli bir anlam ifade etmektedir. Günlük davranış repertuarı giderek azalmış ve ilk planda "madde kullanma" davranışı olmak üzere birkaç davranışa indirgenmiştir. Bu daralma ve sınırlanmaya bağlı olarak bireysel ve toplumsal sorumluluklar, roller, ödevler vb. ikinci, üçüncü vs. plana itilmek zorunda kalmıştır. Hatta bireysel şiddet davranışından anti- sosyal aktlara varana dek o birey için "böyle" davranmak bir anlamda kolaylaşmıştır. (Her bağımlı, zaten şiddet gösteren ve/veya antisosyal olan biri değildir. Bu tür davranış gösterilerinin bağımlılıkla presipite olabileceğini düşünmek klinik açıdan daha gerçekçidir.)

V -Kesilme Belirtilerinin İyileştirilmesi/Önlenmesi :
Kesilme belirtileri ile bir kez "tanışan" birey, sonraki adımda bunların maddeyi kullanmak suretiyle nasıl değiştiğini ve etkilendiğini öğrenmektedir. Bu öğrenmeye bağlı olarak, kesilmeyi etkileyen veya değiştiren davranış yerleşik hale gelerek, bir davranış kalıbı olarak kesilmenin denetlenmesinde kullanılır olmaktadır. Kalıp haline gelen bu davranış örüntüsü aracılığıyla birey kesilme belirtilerini ya önlemekte ya da "iyileştirmekte" dir. Örneğin ileri alkol bağımlıları, biraz az içmek pahasına da olsa ertesi sabah için uygun bir miktarı ayırmaktadırlar. Hatta gün boyu kesilmeyi iyileştirmek / gidermek için kan alkol düzeyini adeta "titre" edercesine ayarlanmış miktarlarla içen alkol bağımlılarına sıklıkla rastlamaktayız.

VI - Madde Kullanım Repertuarının Daralması :
Bağımlılığının ilerlemesiyle madde kullanma davranışı günlük davranış repertuarı içinde giderek daha da "stereotipik" hale gelmektedir. Bunun en bilinen örneği alkol tipi bağımlılıkta gözlenmektedir. Sosyal içici için alkol kullanma davranışının zaman açısından bir düzensizliği vardır. Bazan bir kokteylden diğerine, bazan birkaç gün üstüste içme biçiminde, bazan da kendiliğinden oluşan uzun aralar ile içmektedir. Oysa bağımlılığa doğru gelişen içme biçiminde, içme davranışı haftalık / günlük tekrarlara dönüşmek suretiyle stereotipik bir hal alarak adeta belirli, ille de tekrarlanan "günlük aktivite" görünümündedir. İçme davranışı gün içinde zamanla sınırlı ve şaşmayan bir rutin halindedir. Böylesi rutinletmiş içme davranışında kullanılan içkinin belli bir marka, ürün vs. olması da bağımlı için vital bir endişedir. Bu fenomen de diğerleri gibi pekçok maddeye doğru kapsamlanabilir.

VII-Abstinens Periyodundan Sonra Bağımlılığın Yeniden İnşaası :
Bilindiği üzere kesilme belirtileri abstinensi izleyen ilk haftada iyileşebilmektedir. Kullanılan maddeye bağlı olarak kısmen farklı süreler olmakla birlikte, kesilme belirtileri tıbbi müdahaleyle engeç 10 günde kontrol edilebilmektedir. Tedaviye en geç yanıt veren semptom anksiyete olup, bazen üç haftada,ancak kontrol edilebilmektedir. Abstinens döneminde toleransın azaldığını bilmekteyiz. Abstinens süresi ne olursa olsun, kişi tekrar madde kullanımına döndüğü takdirde (az miktarlarla ve kontrollü bile olsa) on-onbet gün arasında değişmek üzere abstinens öncesi aldığı miktar her neyse o miktara ulaşmaktadır. Dolayısı ile önceki dönemdeki tolerans ve kesilme özellikleri aynen tekrarlanmaktadır. Bağımlılığın bu yedi fenomenini klinikte değerlendirirken ilk akılda tutulması gereken, tüm fenomen özelliklerinin simultane biçimde bir arada olması gerekmediğidir. Her fenomen ve onunla ilişkili semptomatik klinik özellikler bir bireyden diğerine değişmek üzere farklı derecelerde bulunabilir. Bu bağımlılık öyküsü, araştırdığımız her bireyin genellemelerle/ ön kabullerle değil, spesifik olarak ele alınması gereğine işaret etmektedir. Sendrom düzeyinde bağımlılık tanımı - kullanılan madde ayni bile olsa - bir bireyden diğerine adeta parmak izi kadar farklı ve özgüldür.

teşekkürler

teşekkürler


Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • İzin verilen HTML etiketleri: <a> <em> <strong> <cite> <center> <big> <code> <ul> <ol> <li> <dl> <font> <img> <b> <dt> <dd>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünürler.

Biçimlendirme seçenekleri hakkında daha fazla bilgi


Son yorumlar