warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

solunum sistemi

Posted by lâle

Solunum sistemi burun, yutak, gırtlak, soluk borusu (trakea) ve akciğerlerden oluşmuştur. Solunum, havadan oksijenin alınıp kandaki karbon dioksitin atılmasını sağlayan bir olaydır. Solunum yollarının ses oluşumunda, koku ve tat almada da katkısı vardır, ama en önemli görevi solunumu gerçekleştirmesidir. Çünkü solunum yaşam için çok gerekli olan bir olaydır.

Posted by Arif

Kabakulak tüm dünyada görülebilen bir hastalıktır. Hastalık yıl içerisinde Ocak ve Mayıs ayları arasında en yüksek görülme hızına ulaşır. Askeri kışlalar, okullar gibi kapalı topluluklarda epidemiler bildirilmiştir. Kabakulak aşısının kullanımından önce vakaların %90'ı 14 yaşın altındaki çocuklardı. Aşının yaygın kullanımına bağlı olarak hastalığın insidansında önemli azalma meydana gelmiştir. 20 yaş ve üzerindeki erişkinlerin %80-90'ı kabakulağa karşı bağışıktır. Hastalık duyarlı kişilere, tükrük sekresyonu ile direkt temas veya damlacık çekirdekleri ile ağız veya burun yolundan girer. Parotit bulguları ortaya çıkmadan hemen önce ve parotit döneminde hastalığın bulaşıcılığı maksimumdur. Kızamık ve su çiçeği ile kıyaslandığında, kabakulağın bulaşması hasta kişi ile daha yakın teması gerektirir.

Patogenez

Posted by Arif

VEREM (TÜBERKÜLOZ) NEDİR?

Verem, mycobacterium tuberculosis(Koch basili) adındaki bir bakterinin neden olduğu bulaşıcı, iltihabi bir hastalıktır. Bu hastalığın etkenini 1882 yılında Robert Koch adında alman bilm adamı bulmuştur. Çoğunlukla akciğerlerde ortaya çıkan bu hastalık nadir de olsa diğer organları tutabilir. Genelde akciğer veremi olarak bilinir. Bu bakteri vücuda girdikten sonra hemen hastalık oluşturmayabilir. Vücut direncinin düşmesi gibi çeşitli sebeplerden dolayı bu bakteri daha sonra vereme neden olabilir.

Verem hala bütün dünyada tıbbi ve ekonomik imkanı yetersiz olan insanlar arasındaki başlıca ölüm nedenidir. Bu bakterinin dünyada 1.7 milyar insanda bulunduğu ve her yıl 3 milyon insanın bu yüzden öldüğü tahmin ediliyor. Her yıl 10 milyon civarında yeni verem hastaları ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tüm ölümlerin yüzde 6'sının veremden kaynaklandığını tahmin etmektedir.

VEREM NASIL BULAŞIR?

Posted by Arif

Tıp dilinde sulu zatülcemp denilen hastalıktır. Akciğerlerin etrafını saran zarın iltihaplanması sonucu meydana gelir. Zarın iki yaprağı arasına su toplanmıştır. Nedeni; şiddetli soğuk algınlığı, bronşit, böbrek hastalıkları veya kulak iltihaplarıdır. Göğsün yan taraflarında şiddetli ağrı hissedilir. Bunlara bastırıldığı zaman ağrı şiddetlenir. Nefes darlığı vardır. Yatak istirahati ve doktor tedavisi şarttır.

Posted by Arif

Pnömoni (zatürre) akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır. Bakteriler başta olmak üzere çeşitli mikroorganizmalara bağlı olarak meydana gelir.

Zatürre nasıl bulaşır?

Bazı zatürree türlerinde hasta kişiden sağlam kişilere doğrudan bulaşma riski vardır. Ama, hastalık çoğunlukla, hastanın kendi ağız, boğaz veya sindirim kanalında bulunan mikropların akciğere ulaşmasıyla meydana gelmektedir. Normal durumlarda hastalığa neden olmayan bu mikroplar, vücut savunması zayıf düşmüş kişilerde zatürree oluşturur. Dolayısıyla zatürrenin ortaya çıkmasında bulaşmadan çok, kişinin vücut direncini kıran risk faktörleri rol oynar. Zatürreeye zemin hazırlayan grip ve benzeri viral solunum yolu infeksiyonları ise çok bulaşıcıdır. Hapşırık ve öksürükle yayılabildikleri gibi, ağız ve burun sekresyonlarıyla bulaşmış bardak, mendil, çatal-kaşık, kapı kolu gibi eşyalar aracılığıyla diğer kişilere geçebilirler.

Zatürrenin sıklığı nedir?

Posted by Arif

Bronşit, büyük bronşları, yani soluk borusundan dallanarak akciğerlere yayılan hava borularını örten mukoza dokusunun akut ya da kronik iltihabıdır. İltihap bronşiyol denen küçük bronşlarda oluşursa bronşiolit adıyla anılır.

AKUT BRONŞİT

Akut bronşit sıradan bir hastalık olarak kabul edilir ve soğuk algınlığının ardından gelişir. Çok yaygındır. Hastalık etkeni genellikle üst solunum yollarında önceden bulunan ve sık rastlanan virüslerdir. Başlangıçtaki virüs enfeksiyonuna daha sonra eklenen bakteri enfeksiyonu bile fazla önemli değildir. Gelişen bu komplikasyon yaygın kullanılan birkaç antibiyotikle kolayca denetim altına alınabilir.

Nedenleri

Akut bronşitin iki temel nedeni vardır:

Posted by Arif

Grip, dünyanın en yaygın bulaşıcı hastalıklarından biridir. Genellikle her yıl, kış aylarında salgınlara yol açar. Grip, genellikle, birçok insanın aynı anda hastalığa yakalanmasına neden olan salgınlar yapar. Salgınlar çoğunlukla kışın görülür ama salgın dışı griplere de rastlanılır, insanlar yıl boyunca gribe yakalanabilirler.

Nedenleri
Gribe neden olan virüs, sürekli değişerek bedenin savunma sistemlerini atlatır. Her yıl virüsün yapısı "antijen sürüklenmesi" olarak bilinen bir süreç sonucu değişir ve grip salgınlarına neden olur. Her 30 - 40 yılda bir ise daha büyük bir değişme olur ve dünya çapında bir salgına yol açar. Bazen grip virüsü, daha önceki yapısına benzeyen bir biçime dönüşür; o zaman,ilk virüsle hastalanmış olan kişiler ikincisinin yaptığı hastalığa karşı bağışık olurlar. Grip, insandan insana öksürme ve hapşırmayla bulaşır. Bulaştırıcı kişi öksürüp hapşırınca açığa çıkan virüsü içeren salgı damlacıkları hasta olmayan kişi tarafından solunum yoluyla alınır ve bir ila üç gün içinde grip belirtileri ortaya çıkar.

Posted by Arif

Göğüs boşluğunun alt kısmını kaplayan yassı bir kastır. Aşağı-yukarı kasılıp gevşeyerek göğüs boşluğunun hacmini değiştirir. Bu nedenle akciğerlere hava girişi ve çıkışı kolaylaşır. Ayrıca göğüs kasları kasılıp gevşeyerek kaburgaların açılıp kapanmasını ve akciğerlere havanın girip çıkmasını sağlarlar.

Diyafram aşağıya doğru çekilip, göğüs kasları kasıldığında kaburgalarımız yukarı kalkacağından, göğüs boşluğunun hacmi genişler. Akciğerlere hava dolar, soluk alırız. Diyafram yukarı doğru şişkin; kaburgalarımızı hareket ettiren kaslar gevşek iken göğsümü-zün hacmi küçülür. Bu durumda dışarıya hava verilir.

Soluk almada ilk olarak kaburgalar arasındaki kaslar, diyafram kası kasılır. Göğüs boşluğu ve genişler akciğerler genişler. Akciğerlerdeki hava basıncı düşer ve oksijen alveollere kadar gelir.

Soluk vermede ise kaburgalar arası kaslar ve diyafram kası gevşer. Göğüs boşluğu ve akciğerler daralır. Son olarak da alveollerdeki karbondioksit dışarı atılır.

Posted by Arif

Alveollerin yalnız epitel dokudan yapılmış incecik duvarları vardır. Alveol duvarlarının dış yüzeyleri atar ve toplardamar kılcallarıyla bir ağ gibi sarılmıştır. Akciğer atardamarı aracılığıyla alveollerin dış yüzeylerine sürekli olarak karbon dioksit yüklü kan gelir. Buna karşın, alveollerin içine de hava borularıyla oksijen yönünden zengin hava girer ve ince duvarları aracılığıyla, içlerinde havayla kan arasında bir gaz alışverişi olur. Sayısı yaklaşık dört yüz milyon civarında olan alveollerin akciğerlerde oluşturdukları gaz alışveriş yüzeyi oldukça büyüktür. Derin bir soluk alma sırasında alveollerin yüzeyi, yani solunum yüzeyi toplamı yüz metrekareye yükselir. Bu yüzey, bir insanın vücut yüzeyinin yaklaşık elli katı demektir.

Posted by Arif

Göğüs boşluğu içerisinde en fazla hacmi kaplayan akciğerler 2 tane olup, süngerimsi yapıda, rengi açık pembe olan organlardır. Akciğerler dıştan göğüs kafesi ve alttan da göğüs ve karın boşluğunu ayıran diyaframla çevrilmişlerdir.

Sağ akciğer 3, sol akciğer 2 bölümden yapılmıştır. Bu bölümlere lob denir. Sol akciğerin 3. lobunun yerlni kalp almıştır.Sağ akciğer lobu, sol akciğere göre % 10 daha büyüktür.

Akciğerlerin çok önemli olan ıki görevi vardır. Dışarıdaki havayı alıp (soluk alma), hava içindeki oksijenin alveollerin etrafındaki kılcal kan damarlarına geçmesini ve organlardan kirli kanla gelen karbondioksidi alveollere alıp dışarı atılmasını (soluk verme) sağlar.

Akciğeri örten çift katlı zara (membran) plevra adı verilir. Bu membranın akciğerin dış yüzeyini saran saran tabakasına visseral plevra, göğüs kafesinin iç yüzündeki tabakasına ise parietal plevra denir.

Bu zar, akciğerleri sarma ve koruma fonksiyonunun yanında, içerdiği sıvı sayesinde akciğerlerin rahatça daralıp, gevşemesini sağlar.

Posted by Arif

Trakea yaklaşık 2-5 cm genişliğinde ve 10 cm kadar uzunlukta olan boru şeklinde bir yapıdır. Trakea sağ ve sol 2 tane ana bronşa ayrılır. Bir bronş sağ akciğere bir bronş da sol akciğere girer. Ana bronşlar akciğere girdikten sonra dallanması devam eder, ve her bir dallanma daha dar, daha kısa, ve daha çok sayıda tüp oluşması ve ağaç gibi bir yapı oluşturması ile sonuçlanır. Bu küçük dallanmalar bronşiyol olarak adlandırılır. Bronşiyoller bronşlara göre daha fazla düz kas içerirler.

Posted by Arif

Soluk alma sırasında, hava ağız ya da burundan farenkse geçer. Farenks hem yiyecekler hem de hava için ortak bir geçiş yoludur. Farinks 2 tüpe ayrılır, birisi özafagustur ve buradan yiyecekler mideye geçer, diğeri ise larinksdir ve bu da havayolunun bir parçasıdır. Farenks sesin çıkartıldığı yerdir. Ses telleri larinkste bulunur, geçen havanın bu telleri titretmesi ile ses oluşur. Larinks trakea denilen uzun bir tüpe açılır.

Posted by Arif

Solunum sistemi ile sindirim sistemini birbirinden ayıran bölümdür. Farinksin üst bölümü (nazofarinks) yumuşak damakla ağız boşluğu ve burun boşluğunu birbirinden ayırır. Alt bölümü (laringofarinks) ise trake ve özofagusla bağlantı yapar.

Posted by Arif

Havanın akciğerlere giriş yeridir. Burun boşluğu nasal kemiklerle desteklenmiştir. Burun boşluğunun sırt, yani dış yan kısmı damarlı solunum mukozası ile kaplıdır. Bu mukozada mukus salgısı yapan özelleşmiş hücreler bulunmaktadır.

Burun yoluyla alınan hava içerisindeki toz ve partiküller öncelikle burun kılları tarafından tutulmaya çalışılır. Böylelikle akciğerlere mümkün olan en temiz hava ulaşmış olur. Ayrıca burundan alınan havayla akciğerlere giren hava ısıtılır.

Burun boşluğunun üst kısmında doku epiteli yer alır.

Burun boşluğunun tabanında sert damak (palatum durum) bulunur.

Posted by Arif

* Havanın akciğerlere ulaştırılması

*Akciğerlerde hava ile kan arasındaki alışverişi sağlamak (oksijen ve karbondioksit değişimi)

* Solunum yüzeyini sıcaklık değişimlerinden ve diğer çevresel faktörlerden korumak

*Solunum sistemini ve diğer dokuları patojenlerin girişine karşı korumak

*Sesin oluşumunu sağlamak

*Homeostazın korunmasına yardımcı olmak

*Kaslar ile idrar çıkarmada ve defekasyonda yardımcı olmak

Posted by Arif

Tüm canlı hücreler yaşamlarını sürdürmek için oksijene ihtiyaç duyarlar. Solunum sistemi vücut hücrelerine gerekli olan oksijeni sağlar ve karbondioksit atığını uzaklaştırır. İnsan oksijensizliğe en fazla 3-6 dakika dayanır. Canlılar oksijene enerji ihtiyaçlarını karşılamak için gerek duyarlar.

Dakikada 16-18 defa soluk alıp veririz. Bebeklerde bu sayı 30-40’a kadar yükselir. Solunum hızı omurilik sağındaki solunum merkezi yönetir.

Posted by Arif

Oksijen havadan alınıp hücrelere kadar taşınması;yanma sonucu oluşan CO2’nin vücuttan atılması olayına solunum denir. Bu görevi gerçekleştiren solunum sistemleri denir. Genel anlamda solunum canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır. Hücrelerin besinleri oksijenle yanarak enerji elde etmesi sırasında yan ürün olarak CO2 çıkar.

HÜCRE İÇİ SOLUNUM
Karbonhidrat,yağ,gibi bileşiklerin kimyasal bağlarındaki enerjisiyle ATP sentezleşmesine denir.

HÜCRE DIŞI SOLUNUM
Canlıların dış ortamdan oksijen alıp dış ortama karbondioksit vermelerine yani soluk alıp vermelerine denir. Hücre dışı solunum hayvanlarda kanın temizlenmesini sağlar.

HAYVANLARDA SOLUNUM SİSTEMLERİ
Hayvanlar aleminde yaşayan canlıların çeşitli solunum şekilleri vardır. Solunum yüzeyinin alanı canlıların oksijene duyduğu ihtiyaca göre değişir. Karmaşık yapılı canlıların oksijene dolayısıyla enerjiye daha çok ihtiyacı olduğundan solunum organları geniş bir solunum yüzeyine sahiptir.
Bütün bu solunum şekillerinin hepsinin ortak görevi taşıma sistemindeki sıvı ile solunum yüzeyi arasındaki gaz alış verişini sağlamaktadır.

Posted by Arif

En küçüğünden en büyüğüne kadar vücuttaki milyarlarca işlem oksijen sayesinde elde edilen enerji ile gerçekleşir. İhtiyaç duyduğumuz oksijeni vücudumuza sağlayan solunum sistemimizdir.

Nefes alıp verme işlemi otomatik olarak gerçekleşir. İnsan bu hayati önemdeki işlem yerine getirilirken hiçbir emek sarf etmez, bir karar vermez ve hiçbir müdahalede bulunamaz. Doğduğu andan itibaren bu mucizevi sistem faaliyete geçer ve hiç aksama olmadan çalışır. Yeni doğan her bebekte -o farkında dahi olmadan- ömür boyunca hiç durmadan çalışacak olan solunum makinesinin düğmesine basılmış olur.

Solunum, yalnızca nefes almak değildir. Havadaki oksijen kullanılarak vücutta enerji ortaya çıkarmak için yapılan işlemler zincirinin tümüne verilen addır. İlerleyen bölümlerde solunum işleminin nasıl gerçekleştiği konusuyla birlikte solunum sistemini oluşturan parçaların genel yapısı da ele alınacaktır.

Solunum Sisteminin Giriş Kapısı: Burun

Posted by Arif

Sinir Sistemi :

Beyin, omurilik ve karmaşık yapılı sinir ağlarından oluşur. Diğer sistemlerin işlevlerini koordine eder.
En küçük birimi nörondur. Özel yapıları olan nöronlar, beyin ile dokular arasındaki bilgi alışverişini sağlar. Bu alışveriş nöronlar aracılığı ile elektro kimyasal dalga nakliyle oluşur. Bu iletişim hızı 150 feet/sn. dir. İnsan vücudunda ortalama 10 milyar nöron vardır, bunların en küçükleri mikroskobik; en büyükleri ise vücudu boydan boya dolaşacak uzantılara sahiptirler.

Sindirim Sistemi :

Mide, ince ve kalın barsaklar, tükürük bezleri, pankreas, karaciğer ve safra kesesinden ibarettir.
Yiyecekleri hücreler tarafından kullanılır hale getirir. Kimyasal ve bakteriyolojik değişikliklerle yiyecekler aminoasit, su, şeker gibi temel maddelere dönüştürülür. Daha sonra kana geçen bu temel maddeler dolaşım sistemi vasıtasıyla hücrelere ve dokulara taşınır.

Boşaltım Sistemi :


Son yorumlar