warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

stres

Genel olarak kış depresyonu olarak tanımlanan mevsimsel duygulanım bozukluğu, yaz depresyonu olarak da görülebilir. Yaz depresyonu, kış depresyonuyla karşılaştırıldığında ender görülen ve farklı belirtilerle ortaya çıkan bir duygulanım bozukluğudur.

Kış depresyonunun nedenleri yaz depresyonuna oranla daha net açıklanabiliyor. Bunun yanı sıra yaz depresyonunun da kış depresyonu gibi 24 saatlik günlük siklusun değişimi, genetik faktörler, stresle bağlantılı faktörler ya da bütün bunların kombinasyonu etken olabilmektedir.

Yaz depresyonununda da kış depresyonu gibi günlük duygulanım durumunun değişimi, genetik veya stresle bağlantılı faktörlerin etken olabileceğini söyleyen Memorial Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Ayşe Elif Orhon, yaz depresyonu tanısı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

20 yaş altındaki bireylerde mevsimsel duygulanım bozuklukları görülmemektedir, yaşla birlikte mevsimsel duygulanım bozukluklarında artış görülebilir. Bunun yanı sıra kadınlarda erkeklere oranla mevsimsel duygulanım bozuklukları 4 kat daha fazla görülmektedir.

Yaz depresyonunun belirtileri kış depresyonununkinden farklıdır. İlkbahar sonları ve yaz başlarında başlayabilir. Belirtileri şöyle sıralamak mümkündür:

Amerikan Hastanesi Diyetisyeni Zuhal Güler Çelik, üniversite sınavına hazırlanan öğrencilere nasıl beslenmeleri gerektiği konusunda bilgi verdi.

Beslenmenin beyin gelişim ve hafızayı etkilediğini vurgulayan Çelik, yenilen besinlerin insan hafızası, zekası ve konsantrasyon gücü üzerindeki etkisinin büyük olduğunu söyledi.

Kola ve cips bilgiyi akıldan uçuruyor

Avokado, havuç, ısırganotu, yaban mersini ve limonun hafızaya katkı sağladığı için sınav hazırlığı dönemlerinde tüketilebileceğini kaydeden Çelik, bununla birlikte az ve sık yeme alışkanlığı oluşturulması, aşırı basit şekerli ve yağlı besin tüketmemeye özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.

Aşırı kola ve cips tüketiminin bilgileri akılda tutmayı engellediğini dile getiren Çelik, bunların yenilmemesini önerdi. Çelik, öğrencilerin bu dönemde süt, yoğurt, balık, badem, fındık, tahıllar, yumurta, kırmızı et, pekmez, bitkisel yağlar ve yağlı tohumlarca zengin besinleri tüketmelerini istedi.

Posted by süreyya

Gün boyu iştahsızlığı takiben uykusuzluk ve iştahın gece artması ile karakterize olan "gece yeme hastalığı"; aşırı strese karşı vücudun verdiği yanıt sonucu oluşur.

Araştırmalar göstermiştir ki gece oburlarındaki hormon salınımı, normal yemek yiyen insanlara göre (streslerinden dolayı) daha değişiktir. Özellikle bayan hastalar üzerinde yapılan araştırmalara* göre; bu kişilerdeki stres hormonu salınımı normal kişilerden daha fazladır.

Üniversite sınavına hazırlık, hem çocuklar hem de aileler için uzun, stresli ve yorucu bir süreçtir. Kadıköy Şifa Hastanesi Psikoterapisti Fatma Tosun üniversite sınavına bir ay kala sınavla ilgili yaşanan yoğun baskı ve sıkıntılarla nasıl baş edilebileceği konusunda ipuçları hazırladı.

Kadıköy Şifa Hastanesi Psikoterapisti Fatma Tosun’un aynı zamanda amacı çocukların yaşadığı sıkıntılarla ilgili bu süreçte; ebeveynlerin çocuklarına nasıl rehberlik edebileceği ve destekleyebileceği konusunda bilgilenmelerini sağlayarak onlara daha rahat eşlik edebilmelerini sağlamaktır.

İnsanın en temel duygularından birisidir KAYGI. Herkes uçağa binmeden önce, ameliyata girmeden önce ya da dişçi randevusuna giderken, belli düzeyde bir kaygı duyar. Bu her insan için doğaldır.

Kaygı, kişi duygusal ya da fiziksel baskı altındayken ortaya çıkan bir duygudur. Bir topluluk karşısında konuşmaya başlayacağımız anda soluk alıp vermemiz hızlanır, terlemeye başlarız, kalbimizin sesi kulaklarımızda gezinir, midemiz bulanmaya başlar ve bunlar hafif bir tedirginlik duygusuyla bizi rahatsız eder. Aynı duyguları bizim için önem derecesi yüksek bir sınava girerken de hissederiz.

Sınav Kaygısı nedir?

Posted by şirin

Bruksizm, uyku sırasında dişleri sıkmak, gıcırdatmak ve çeneyi kenetlemektir. Bu normal olmayan bir durumdur ve oldukça rahatsız edici bir ses ortaya çıkar. Uyku sırasındaki diş gıcırdatma o kadar sesli olur ki, kişi uyanıkken aynı sesi çıkaramaz. Çağımızın hastalığı olan stresin, diş gıcırdatmanın en önemli nedeni olduğu düşünülmektedir.

Diş gıcırdatmanın şiddeti ve sıklığı, dişlerimize zarar verecek boyutlara ulaşabilir. Sürekli birbirine sürtünen dişlerin mineleri zarar görür ve dişlerin boyları kısalır. Köklerinde basınçtan dolayı kistik oluşumlar olur. Dişi, çene kemiğine bağlayan bağlarda gevşemeler olur ve bu yüzden dişlerde sallanmalar başlar.

Diş eti dokuları da zarar görür. Dokunulduğunda kanar ve gitgide koyu renkli bir görünüm alırlar. Ayrıca çene eklemindeki kıkırdak dokudaki tahribat yüzünden eklem şikayetleri ortaya çıkar. Eklem şikayetlerini oluşturan sebeplerden biri de sürtünme ile kısalan diş boylarıdır. Diş boylarının kısalması belirgin hale gelince hastanın dış görünümünü de etkiler.

Dişlerini sadece kenetleyen, sürtmeyen kişiler de vardır. Böyle kişilerde ses olayı yoktur fakat yine dişler ve diş dokuları üzerinde oluşan rahatsızlıklar ortaya çıkar.

Posted by Nevbahar

Ekonomik krizin toplumun üzerindeki etkileri gün geçtikçe büyürken krizin kişilerin sağlığına olan etkileri de günden güne daha belirgin hale geliyor.

Krizin diş sağlığını da olumsuz etkilediğini, belirten Plusdent Diş Kliniği’nden Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı krizle birlikte bir çok kişinin normalden daha fazla stres altında kaldığını ve bireylerin uyurken farkında olmadan dişlerini gıcırdattıklarını belirtti.

Diş hekimlerinin Bruksizm adını verdikleri halk arasıdan diş sıkma, diş gıcırdatma olarak bilinen hastalığın genellikle uyku sırasında bilinçsizce yapılan dişleri sıkma veya gıcırdatma hareketi olduğunu ifade eden Kazandı, “bu alışkanlığa sahip kişilerin sabah uyandıklarında diş ve çene eklemlerinde ağrı hissettiklerini, diş sıkma ya da gıcırdatmanın en önemli sebebinin ise çağımızın hastalığı stres olduğu düşünülmektedir dedi. Ekonomik krizle sebebiyle bireylerdeki stres oranın artmasıyla diş gıcırdatma ve sıkma oranlarında da bir artış gözlenmektedir.” dedi.

Posted by bilge

Çalışmaya başlamak ve sürdürebilmek için aslında bir miktar stresin olması uygundur. Ancak bunun belli bir duzeyi aşması kişinin dikkat, konsantrasyon ve çalışma isteğini azaltır. Herhangi bir kişi için stres etkeni olabilen bir durum başkası için stres etkeni olmayabilir. Bu durum, karşılaşılan olayın kişi için ne anlam ifade ettiği ile ilgilidir. Olay bireyin cocukluk ya da erken erişkinlik döneminde yaşadığı sorunlarla bağlantılı ya da benzer ise , kişinin hissettiği sıkıntı duzeyi başkalarına göre daha yuksek olmaktadır. Ayrıca o esnada bireyin çevresinde destek verebilecek kişilerin olması, kişinin sosyoekonomik durumunun iyi olması,belirli bir işinin olması, iyi giden bir evlilik öyküsü, iyi bir eğitim düzeyi gibi dışsal kuvvetlerin mevcut olması da stresle başetmesinde önemli noktalardır. Küçük yaşlardan itibaren bireyin kaygısını başkaları ile paylaşabilmesi ve sosyal ortamlara daha çok girmesi de önemli bir rahatlatıcı etken olabilmektedir.

Posted by bilge

STRES ve KAYGI İLE MÜCADELEDE ÖNEMLİ NOKTALAR

1. Gevşeme Egzersizlerinin Uygulanması :

Bu egzersizleri size önerildiği şekilde her gün kendi kendinize uygulayın ve mümkün olduğu kadar günlük yaşantınızda kullanmaya çalışın. Daima gevşek bir pozisyonda oturmaya, yürümeye, konuşmaya iş yapmaya gayret edin. Siz gevşedikçe yaptığınız işte daha başarılı olduğunuzu, daha az hata yaptığınızı ve daha az yorularak daha az efor sarfettiğinizi göreceksiniz. Bunun yanı sıra kendinize her gün ara ara gevşeme molaları vermeyi adet haline getirin ve vücudunuzu kontrol ederek mümkün olduğu kadar gevşetin.

2. Bekleyin, Düşünün ve Yavaşça İlerleyin :

Yaşam temponuzu yavaşlatın. Bir işe başlamadan önce durup bekleyin, nasıl yapacağınızı düşünün ve yapacağınız işte yavaşça ilerleyin. Lüzumsuz hız vücudunuzun fazla enerji tüketmesine ve gereksiz yere enerji harcamasına yol açacaktır. Yapmanız gereken diğer işlere enerjiniz kalmayacaktır.

3. Geleceği Planlayın

* Sizi strese sokacak durumları önceden belirleyin ve bu gibi durumlarla nasıl baş edebileceğinizi kendinizi nasıl gevşetebileceğinizi planlayın.

Posted by bilge

STRESE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER

1. Stres reaksiyonunun organizmanın normal adaptasyon mekanizmalarından biri olduğu, vücudu ortamda karşılaşılan değişikliklere karşı korumayı amaçladığı unutulmamalıdır. Bu, strese karşı direnç reaksiyonudur.

2. Stres esnasında salgılanan glukokortikoidler ve aynı zamanda artan sempato-adreno-medüller sistem aktivitesi, vasküler reaktiviteyi sağlar, kanda artan serbest yağ asitleri tehlike durumlarında enerji temininde kullanılır, damarlar hızla dolarak şoktan korunulur. Stres esnasında artan hormonlar, aynı zamanda öğrenme ve hafızayı da artırarak stres durumunun aşılmasına katkıda bulunurlar. Stres mekanizmaları bulunmayan hayvanların en zayıf stressörlerin etkisi ile öldükleri görülmüştür.

Posted by bilge

Bellek çevreden bilgilerin ayrıştırılmaksızın alındığı pasif bir süreç değildir. Bunun yerine, çevre ve şartlar gibi değişkenler, önceki tecrübelerimiz ve hatta organizmanın glisemik durumu, bilgiyi almamızı yada almamamızı etkileyebilir. Bizim emosyonel durumumuz böyle önemli bir süzgeçtir. Basit bir örnek olarak ; bir çoğumuz John F. Kenedy’ nin vurulduğu andaki yerimizi ve o anı hatırlarız fakat bununla birlikte, o gün için daha fazla bir şey hatırlayamayız.

Posted by bilge

AKUT STRES BOZUKLUĞU

A - Aşağıdakilerden her ikisinin de bulunduğu bir biçimde kişi travmatik bir olayla karşılaşmıştır.

Kişi gerçek bir ölüm yada ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma yada kendisinin yada başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş, yada böyle bir olayla karşı karşıya gelmiştir.

Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme vardır.

B - Sıkıntı doğuran olayı yaşarken yada bu olayı yaşadıktan sonra aşağıdaki disosiyatif belirtilerden üçü yada daha fazlası gerçekleşmiştir.

Uyuşukluk, dalgınlık duyumları yada duygusal tepkisizlik.

Çevrede olup bitenlerin farkına varma düzeyinde azalma ( afallama)

Derealizasyon ( Çevreyi değişik algılama )

Depersonalizasyon ( Kendisi değişime uğramış gibi hissetme )

Disosiyatif amnezi ( Yani travmanın önemli bir kısmını hatırlamama)

C - Travmatik olay tekrar tekrar yaşanır.

Göz önüne tekrar tekrar gelen görüntüler,

Tekrarlayan düşünceler

Rüyalar

İllüzyonlar

?Flashback? episodları

O yaşantıyı yeniden yaşar gibi olma yada travmatik olayı hatırlatan şeylerle karşılaşınca sıkıntı duyma.

Posted by bilge

Bruksizm, uyku sırasında dişleri sıkmak,gıcırdatmak ve çeneyi kenetlemektir. Bu normal olmayan bir durumdur ve oldukça rahatsız edici bir ses ortaya çıkar. Uyku sırasındaki diş gıcırdatma o kadar sesli olur ki, kişi uyanıkken aynı sesi çıkaramaz.

Çağımızın hastalığı olan stresin diş gıcırdatmanın en önemli nedeni olduğu düşünülmektedir.

Diş gıcırdatmanın şiddeti ve sıklığı dişlerimize zarar verecek boyutlara ulaşabilir. Sürekli birbirine sürtünen dişlerin mineleri zarar görür ve dişlerin boyları kısalır. Köklerinde basınçtan dolayı kistik oluşumlar olur.

Dişi çene kemiğine bağlayan bağlarda gevşemeler olur ve bu yüzden dişlerde sallanmalar başlar.

Diş eti dokularıda zarar görür. Dokunulduğunda kanar ve git gide koyu renkli bir görünüm alırlar. Ayrıca çene eklemindeki kıkırdak dokudaki tahribat yüzünden eklem şikayetleri ortaya çıkar. Eklem şikayetlerini oluşturan sebeplerden biri de sürtünme ile kısalan diş boylarıdır. Diş boylarının kısalması belirgin hale gelince hastanın dış görünümünü de etkiler.

Posted by Serrâ

İnsanlar yaşadıkları ortamın düzeni ve sürekli olmasını isterler ve bunun gereksinimini duyarlar. Yarının şu anın devamı olmasını, kesintisiz bir yaşamı arzularlar. Kişinin yaşamını, yaşam döngüsünü tümü ile değiştiren olaylar, kişinin yaşamında önemli yeri olan kişilerin yitirilmesi ve/veya buna neden olaylar insanda ciddi, zaman zamanda kalıcı psikolojik yaralanmalara neden olur.

Psikolojik travma; kişinin duygusal, fiziksel ve zihinsel bütünlüğünü zedeleyerek, yaşantısına darbe vuran ve ruhsal bozukluklara iten dramatik olaylardır.

Travma sonrası stres bozukluğu savaş, kaza, terör, saldırı, tecavüz gibi gündelik yaşamın dışındaki yaşantılardan sonra ortaya çıkabileceği gibi, deprem, sel, yanardağ patlamaları gibi doğal afetlerin ardından ortaya çıkabilen ve psikolojik travmaların yarattığı ruhsal sorunlardır.

Travma sonrasında;

Posted by Serrâ

STRES NEDİR?

Stres, genel perspektif içinde olumsuz bir uyaranı betimleyen oldukça yaygın kullanılan bir terimdir. Halk ( bazen yanlış telaffuz ederek streç der ), her meslekten insanlar, tıp adamları, özetle herkes stres'ten yakınmaktadır.

NEDİR BU STRES?

Kişiyi normal süreçten ayıran normal dışı "Durum" a sürükleyen bir süreç mi? Normallik ya da normal davranış birbirleri ile etkileşim durumunda olan insanın tüm sistemlerinin ortak ürünüdür. Normallik, herhangi bir andaki durumu tanımlamak yerine organizmadaki değişiklikleri veya süreçleri vurgular. Normallik canlı bir sistemin biyolojik, psikolojik ve sosyolojik değişkenlerin katkısı ve zamanın sürekliliği içinde işlevlerini sürdürebilmesini tanımlar. Normallik hem organizmanın fizyolojik olarak iyi çalışması, bunu yaparken de uyum yapma, yeterli olabilme, öğrenme karar verme, iç ve dış zorlanmalarla yani " Streslerle" baş edebilme gibi kavramlarla kompleks bağlantıları kurabilmesi diye tanımlanabilir. Bu uyum içinde, dakik, tıkır tıkır işleyen canlı organizmayı etki altına alan, uyumunu bozan " iyi" çalışmasını etkileyen, zorlayan, olumsuz uyaran bombardımanı stresli koşullardır ve bu uyaranlara karşı organizma, öznel, fizyolojik ve davranışsal tepki verir.

Posted by Serrâ

Stresin beden diliyle ifadesi (geçmeyen bedensel ağrılar)

Somatoform bozukluklar, bedensel belirtilerle ortaya çıkan ruhsal bozukluklardır. Beyinle beden arasındaki ilişki açık değildir ve beyinde meydana gelen bazı sorunlar bedensel hastalıklar olarak ifade edilmektedir. Bu başlık altında beş grup hastalık tanımlanmaktadır:

1. Konversiyon bozukluğu
2. Somatizasyon bozukluğu
3. Ağrı bozukluğu
4. Hipokondriasis
5. Beden dismorfik bozukluğu

Bu yazı dizisinde sıra ile bu hastalıkları anlatmaya çalışacağım.

Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Posted by Arif

Hayatımızın ortalama üçte bir süresini geçirdiğimiz iş yerimizin psikolojimiz üzerindeki etkilerini hiç düsündünüz mü ? İşimiz, hayatımızı sürdürmek, para kazanmak için katlandığımız bir mecburiyet mi ? Yoksa egomuzu besleyen başarılarımızla bizim bir numaralı içsel doyum kaynağımız mı ? (aslında ilkide yadsınacak bir olgu değil kuşkusuz ) Kim bilgisini, yeteneğini, deneyimini, becerilerini paraya çevirmek istemez ki...hepsinin bir arada olması ideal, belki de ütopya ! O zaman işimizde bizi zora koşan ve farkında bile olmadan için için, sinsi sinsi bizi strese sokan olgulara bir göz atalım.

Posted by Arif

Bağışıklık sistemimiz yaşamımız boyunca bizi desteklemektedir. Ancak vücudumuzun normal yapısını ve çalışmasını bozan etkenler vücudumuzun direncini de azaltmakta dolayısıyla bağışıklık sistemimiz içinde risk oluşturmaktadır. Bu etkenlerin başlıcaları aşağıda açıklanmıştır:

Stres; Uzun süreli strese maruz kalma, kişilerin üst solunum yolları enfeksiyonlarına yakalanma olasılığını artırmaktadır. Stres vücudumuzdaki bazı hormonların aşırı miktarda salgılanmasına ve buna bağlı olarak da belleği ve öğrenme - algılama yeteneğini zedelemekte, öfke, yorgunluk, depresyona neden olmakta ve bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır. Kronik streste, hastalıkla savaşan hücrelerin sık sık bastırılması sonucu vücudun enfeksiyonlara karşı direnci azalmaktadır.

Kötü Beslenme; Beslenme vücudun direncine ve mikroplara etki edebilmektedir. Protein ve enerji bakımından yetersiz ve kötü beslenme bağışıklık sisteminde görevli yapıların vücudumuzu savunma gücünü zayıflatır.

Eksik beslenme enfeksiyonlara ve bunların komplikasyonlarına zemin hazırlamaktadır. Oluşan enfeksiyon da beslenmeyi bozar ve bağışıklığı azaltabilir.

Türk Kalp Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Çetin Yıldırımakın, Sakarya Üniversitesinde (SAÜ) düzenlenen ''Uluslararası-Disiplinlerarası Kadın Çalışmaları Kongresi''nde yaptığı konuşmada, bilimsel çalışmalar ve ekonomik yatırımlara rağmen kalp ve damar hastalıklarında artış yaşanmasının sebeplerinin başında stresin geldiğini söyledi. Günümüz insanının, düne göre daha zor şartlarda yaşadığını belirten Yıldırımakın, şöyle konuştu:

''İnsanlar artık daha stresli bir yaşam sürüyor. Biz Kalp Vakfı olarak 'İyi Kalpli Ol' logosunu Türk Patent Enstitüsüne tescil ettirdik. İyimser olanlar, iyi kalpli olanlar kalp ve damar hastalıklarına daha az yakalanıyor. Biz insanların birbirlerini sevmelerini, hoşgörülü olmalarını, öfkelerini bırakmalarını, daha toleranslı olmalarını tavsiye ediyoruz. Stresin azaltıldığı, iyimser olunduğu zamanlarda hastalıklara daha uzak oluruz. İyimser ol kalp ve damar hastalıklarına yakalanma.''

KALP DAMAR HASTALIKLARI 2008 YILINDA 17 MİLYON CAN ALDI

Yıldırımakın, kalp ve damar hastalığının erişkin erkek hastalığı olarak bilindiğini, ancak son yapılan araştırmaların, kalp ve damar hastalıkları sebebiyle hayatını kaybeden kadınların erkeklerden daha fazla olduğunu ortaya koyduğunu dile getirdi.

Beynimiz vücudumuzun küçük bir bölümünü oluştursa da, yiyeceklerle alınan enerjinin yüzde yirmisini harcar. Belirli yiyecekler algılama yeteneğimizi arttırır, daha verimli yapar, daha hızlı düşünmemizi ve dikkatimizi daha iyi vermemizi sağlar.

BELLEK

HAVUÇ: Hatırlama yeteneğimizi arttırır, çünkü havuç beyin metabolizmasını canlandırır. Bir şey ezberlerken bir ufak tabak sıvı yağlı havuç salatası yiyin.

ANANAS: Tiyatro sanatçılarının ve müzisyenlerin ihtiyacı olan bir meyvedir. Örneğin uzun bir metin ezberleyebilmek için fazla miktarda C vitaminine ihtiyaç vardır. Ayrıca önemli bir eser halinde element olan mangan içerir.

AVOKADO: Kısa süreli bellek içindir (Örneğin alışveriş listesini yaparken). Fazla miktarda yağ asidi içerir. Yarım avokado yeterlidir.


Son yorumlar