warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

uyku

Tek bir gece bile yeterince uyumamanın, bağışıklık sistemini etkileyebileceği belirlendi.

İngiliz ve Hollandalı bilimadamlarının yaptığı araştırma, uykuda birkaç saat az dinlenmenin vücut üzerinde büyük baskıya neden olabileceğini gösterdi.

Yeterince uyumamanın endişe, sıkıntı ve kaygıyı artırmanın yanı sıra bağışıklıkla ilgili granülosit akyuvarlarının faaliyetini etkileyebileceği belirtildi.

Posted by şirin

Normal erişkin insanların en az %45'i zaman zaman horlamaktadır. %25'i sürekli olarak horlamaktadır. Horlama problemi en sık şişman erkeklerde görülür ve yaşla birlikte her geçen gün artar.

A.B.D. de 300 den fazla firma horlamaya karşı cihaz geliştirmiştir. Bazı modeller pijama arkasına tenis topu yapıştırmak gibi eski bir modelin modifikasyonlarıdır (Sırt üstü yatarken horlama daha çok artar.). Çene ve boyun askıları, boyunluklar ve ağız içine yerleştirilen cihazlar hiçbir yarar sağlamamıştır. Horlama sesi ile çalışıp hastayı uyandıran elektronik cihazlar bulunmuştur. Bütün bunlar hastanın horlamadan uyuma alıştırmaları olarak düşünülmüştür. Ancak maalesef horlama kişinin kontrolünde olmayan bir problem olup tüm bu cihazlar hastayı sadece uyutmamaya yöneliktir.

HORLAMANIN NEDENİ NEDİR?

Ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlık olduğunda ortaya çıkan gürültü biçimindeki sese horlama denir. Dilin arkası ve yumuşak damak ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge kendiliğinden daralabilen bir bölgedir. Bunlar birbirleri üstüne geldiğinde solunumla birlikte titreşmekte ve horlama ortaya çıkmaktadır. Horlayan biri aşağıdaki problemlerden en az birine sahiptir.

Posted by şirin

Bruksizm, uyku sırasında dişleri sıkmak, gıcırdatmak ve çeneyi kenetlemektir. Bu normal olmayan bir durumdur ve oldukça rahatsız edici bir ses ortaya çıkar. Uyku sırasındaki diş gıcırdatma o kadar sesli olur ki, kişi uyanıkken aynı sesi çıkaramaz. Çağımızın hastalığı olan stresin, diş gıcırdatmanın en önemli nedeni olduğu düşünülmektedir.

Diş gıcırdatmanın şiddeti ve sıklığı, dişlerimize zarar verecek boyutlara ulaşabilir. Sürekli birbirine sürtünen dişlerin mineleri zarar görür ve dişlerin boyları kısalır. Köklerinde basınçtan dolayı kistik oluşumlar olur. Dişi, çene kemiğine bağlayan bağlarda gevşemeler olur ve bu yüzden dişlerde sallanmalar başlar.

Diş eti dokuları da zarar görür. Dokunulduğunda kanar ve gitgide koyu renkli bir görünüm alırlar. Ayrıca çene eklemindeki kıkırdak dokudaki tahribat yüzünden eklem şikayetleri ortaya çıkar. Eklem şikayetlerini oluşturan sebeplerden biri de sürtünme ile kısalan diş boylarıdır. Diş boylarının kısalması belirgin hale gelince hastanın dış görünümünü de etkiler.

Dişlerini sadece kenetleyen, sürtmeyen kişiler de vardır. Böyle kişilerde ses olayı yoktur fakat yine dişler ve diş dokuları üzerinde oluşan rahatsızlıklar ortaya çıkar.

Posted by Nevbahar

Ekonomik krizin toplumun üzerindeki etkileri gün geçtikçe büyürken krizin kişilerin sağlığına olan etkileri de günden güne daha belirgin hale geliyor.

Krizin diş sağlığını da olumsuz etkilediğini, belirten Plusdent Diş Kliniği’nden Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı krizle birlikte bir çok kişinin normalden daha fazla stres altında kaldığını ve bireylerin uyurken farkında olmadan dişlerini gıcırdattıklarını belirtti.

Diş hekimlerinin Bruksizm adını verdikleri halk arasıdan diş sıkma, diş gıcırdatma olarak bilinen hastalığın genellikle uyku sırasında bilinçsizce yapılan dişleri sıkma veya gıcırdatma hareketi olduğunu ifade eden Kazandı, “bu alışkanlığa sahip kişilerin sabah uyandıklarında diş ve çene eklemlerinde ağrı hissettiklerini, diş sıkma ya da gıcırdatmanın en önemli sebebinin ise çağımızın hastalığı stres olduğu düşünülmektedir dedi. Ekonomik krizle sebebiyle bireylerdeki stres oranın artmasıyla diş gıcırdatma ve sıkma oranlarında da bir artış gözlenmektedir.” dedi.

Posted by Nevbahar

Uzmanlar horlamanın ciddi bir sorun olduğuna dikkat çekerek mutlaka tedavi edilmesini önerdiler.

Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Tıp Fakültesi Uyku Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. Mustafa Kemal Adalı, "Horlama yaşamı tehdit eden bir şey değil, ama mutluluğu tehdit ediyor. Horlama yüzünden yatağını ayıran eşler biliyoruz" dedi.

Prof. Dr. Adalı, TÜ Turizm ve Otel İşletmeciliği Uygulama Merkezi Toplantı Salonu'nda düzenlenen "Uykunun Hayatımızdaki Yeri ve Uyku Bozuklukları" panelinde yaptığı konuşmada, uyku sırasında vücudun işlevlerinde, beyin dalgalarından solunum yolundaki dirençlere kadar çeşitli değişiklikler olduğunu söyledi.

Posted by YaSemin

Normal erişkin insanların en az %45'i zaman zaman horlamaktadır. %25'i sürekli olarak horlamaktadır. Horlama problemi en sık şişman erkeklerde görülür ve yaşla birlikte her geçen gün artar.

Horlamanın sebebi nedir?

Ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlık olduğunda ortaya çıkan gürültü biçiminde ki sese horlama denir. Dilin arkası ve yumuşak damak ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge kendiliğinden daralabilen bir bölgedir. Bunlar birbirleri üstüne geldiğinde solunumla birlikte titreşmekte ve horlama ortaya çıkmaktadır. Horlayan biri aşağıdaki problemlerden en az birine sahiptir.

1. Dil ve boğaz kasları gerginliği azalmıştır. Gevşek kaslar sırt üstü yatınca dilin boğaz arkasına doğru kaymasına engel olamaz. Bu olay alkol yada ilaç alarak gevşemiş birinin uykusunda kas kontrolünün kaybolması ile ortaya çıkar. Bazı insanlarda uykunun derin fazında gevşemeye bağlı olarak yine horlama görülebilmektedir.

Horlamak sadece kişinin kendisini değil aynı zamanda çevresindeki kişilerin de rahatsız olmasına neden olur. Rahatsızlık vermesinin yanı sıra horlama bazı hastalıkların belirtisi de olabilir. Bunlardan en sık görüleni halka arasında uyku apnesi olarak bilinen Obstrüktif Sleep Apne Sendromu (OSAS). Kadıköy Şifa Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Engin Aktaş horlama ve OSAS hakkında en çok merak edilen soruları yanıtladı.

Horlama nedir?

Horlama; çevresinde sert destekleri olmayan üst hava yollarının direncinin artmasıyla oluşan seslerdir. Bu seslerin kaynağı yumuşak damak, uvula olarak adlandırılan ufak dil, bademcikler ve plikalar, dilkökü ve yutak kaslarındaki titreşimlerdir. Yumuşak damak ve uvulanın büyük ve sarkık olması, dil kökünün normalden daha şişkin olması, bademciklerin ve geniz etinin aşırı büyümesi, kilo alımıyla birlikte yutak doku kitlesinin artması, çeşitli nedenlerle (rinit, sinüzit, deviasyon veya alt burun eti büyümeleri) oluşan burun tıkanıklığı horlamaya neden olabilir.

Ne kadar sıklıkta görülür?

Posted by Serrâ

Uykusuzluk genelde; stres, sıkıntı, depresyon ve uyarıcı maddelerin kullanımı sonucunda meydana gelmektedir.

Hayatınızdaki tüm uyaranlardan kurtulun (çay, kahve, tütün, kola ve uyarıcı ilaçlar gibi).

Aerobik egzersizler yapmayı alışkanlık haline getirin. Gününüzün belirli bir bölümünü bu egzersizlere ayırın. Belirli bir süreegzersiz yapmak genelde geceleri rahat bir şekilde uyumanız için yeterli olabilir.

Yatmadan önce sıcak bir banyo yapmak (aşırı sıcak değil tabiiki), kaslarınızı gevşeterek uyumanıza yardımcı olur.

Eğer kas ağrılarınız ve kas spazmlarınız varsa ve bu nedenle uyuyamıyorsanız, şerbetçiotu (Humulus lupulus) bitkisinin çaylarını içebilirsiniz. Bira yapımında kullanılan bu bitki, binlerce yıldır yatıştırıcı ve rahatlatıcı oalrak kullanılmaktadır.

Yine ıhlamur çayı rahatlatıcı etkisi ile rahat uyumanıza yardımcı olur.

Yatmadan önceki 6 saat süresince çay ve kahve içmeyin.

Her sabah normalde kalktığınız saatten 1 saat önce kalkmaya çalışın.

Posted by Serrâ

Aslında herkesin herhangi bir zamanda uyku problemi olur. Bunun için pek çok neden bulunmaktadır. Uykusuzluk en az üç hafta süren uykuya başlama ve devam etmede güçlük olarak tanımlanmıştır. Bir ya da iki gece bozulan uyku, uykusuzluk kavramına uymaz. Aynı zamanda gün boyunca yorulmadıysanız, ne kadar kötü uyuduğunuzu düşünürseniz düşünün uykusuzluk yakınmanız yoktur. Böyle bir durum bile zaman zaman uyuma probleminin olmadığı anlamına gelmemektedir ve bozuk bir uykunun sıkıntısını bilmek için uykusuzluk çekiyor olmanız gerekmez.

Genç kişilerin yaşlılardan daha az uyku problemi var gibi görünmektedir. Buna karşın yukarıda belirtildiği gibi bunun yaşlandıkça uyku paternlerinizde meydana gelen değişiklikle ilgisi olabilir. 20 li yaşlarında her 10 kişiden biri uyku problemi olduğundan yakınırken yetmişli yaşlardaki kişilerin 3 te biri şikayet etmektedir.

Farklı kişiler klasik olarak aşağıdaki problemlerin bir ya da daha fazlasıyla, farklı şekillerde karşılaşmaktadır:

- Uykuya başlama ve uyuma zamanı arasının uzunluğu (sıklıkla bir o yana bir bu yana dönme)

- Gece boyunca pek çok kere uyanma, bunun sonucu olarak da sabahleyin kötü uyku uyumuş olma duygusu

Posted by Serrâ

Uyku insanoğlunun her zaman çok ilgilendiği konular içerisinde yer almıştır. Bunun nedeni her birimizin günlük işlevselliğimizi sürdürebilmek için uyku uyumaya ihtiyacımızın olmasıdır. Günlük aktivitelerimizi devam ettirebilmek için,verimli olabilmek için bir günde belli sürede uyumamız gerekmektedir. Ve biz,bu gerekli uykuyu alamazsak gün boyu bunun sıkıntısını çekeriz. Unutkan oluruz,sinirliliklerimiz artar, dikkatimiz dağılır, iç sıkıntısı duyarız. Ancak bazen de uykuyu fazla kaçırmaya başlarız. O zaman da, problem olur bizim için. Az uyumak gibi çok uyumakta bir problemdir. Altında yatan sebep araştırılmalıdır. En önemli sebeplerden biri depresyondur. Aşırı uyuma ile birlikte sinirlilik halleri öfke hayattan zevk almama halleri de eşlik edebilir. O zaman konuya daha hassas davranmalı kendimizi bunu sebebine yönelik araştırma yapmaya yönlendirmeliyiz.

Vücut sağlığımız kadar önemli olan zihin sağlığımızı korumak için de yapmamız gerekenler var! Oxford ve Harvard üniversitesi bilimadamları "beyni genç tutmanın" yollarını açıkladı. İşte uzmanlardan 15 basit ama yararlı tüyo...

Terleyin: Egzersiz, verimli çalışmak için bol oksijene ihtiyaç duyan beyin hücrelerinin gıdası gibidir. Böylece beynin öğrenme ve hatırlama becerisi güçlenir.

Balık yiyin: Yüksek Omega-3 içeren sardalya ve ton gibi yağlı balıkları tüketmek zekayı attırır.

Konsantrasyon ve okuma yeteneğini geliştirir. B vitamini ve protein açısından zengin besinler de seratonin içerdiği için beyindeki iletişim hızlanır.

Lavanta koklayın: Lavanta kokusu işe konsantrasyonu artırır. Özellikle öğle aralarında, çalışmaya başlamadan önce lavanta koklayın.

Mola verin: Uzun ve aralıksız çalışma saatleri ters etki yaparak beynin verimini düşürür. Araştırmalar her 40 dakikalık çalışmadan sonra 20 dakikalık ara vermenin, sonraki 40 dakikaya hazırlanmak için gerekli olduğunu savunuyor.

İyi bir uyku çekin: Gece 7-8 saatlik uyku beyin performansını en üste taşır. Ayrıca gün ortasında 30 dakikalık bir kestirme beynin şarj olmasını sağlar.

Posted by Arif

Uykusuzluk genelde; stres, sıkıntı, depresyon ve uyarıcı maddelerin kullanımı sonucunda meydana gelmektedir.

Hayatınızdaki tüm uyaranlardan kurtulun (çay, kahve, tütün, kola ve uyarıcı ilaçlar gibi).

Aerobik egzersizler yapmayı alışkanlık haline getirin. Gününüzün belirli bir bölümünü bu egzersizlere ayırın. Belirli bir süreegzersiz yapmak genelde geceleri rahat bir şekilde uyumanız için yeterli olabilir.

Yatmadan önce sıcak bir banyo yapmak (aşırı sıcak değil tabiiki), kaslarınızı gevşeterek uyumanıza yardımcı olur.

Eğer kas ağrılarınız ve kas spazmlarınız varsa ve bu nedenle uyuyamıyorsanız, şerbetçiotu (Humulus lupulus) bitkisinin çaylarını içebilirsiniz. Bira yapımında kullanılan bu bitki, binlerce yıldır yatıştırıcı ve rahatlatıcı oalrak kullanılmaktadır.

Yine ıhlamur çayı rahatlatıcı etkisi ile rahat uyumanıza yardımcı olur.

Yatmadan önceki 6 saat süresince çay ve kahve içmeyin.

Her sabah normalde kalktığınız saatten 1 saat önce kalkmaya çalışın.

Posted by Arif

Aslında herkesin herhangi bir zamanda uyku problemi olur. Bunun için pek çok neden bulunmaktadır. Uykusuzluk en az üç hafta süren uykuya başlama ve devam etmede güçlük olarak tanımlanmıştır. Bir ya da iki gece bozulan uyku, uykusuzluk kavramına uymaz. Aynı zamanda gün boyunca yorulmadıysanız, ne kadar kötü uyuduğunuzu düşünürseniz düşünün uykusuzluk yakınmanız yoktur. Böyle bir durum bile zaman zaman uyuma probleminin olmadığı anlamına gelmemektedir ve bozuk bir uykunun sıkıntısını bilmek için uykusuzluk çekiyor olmanız gerekmez.

Genç kişilerin yaşlılardan daha az uyku problemi var gibi görünmektedir. Buna karşın yukarıda belirtildiği gibi bunun yaşlandıkça uyku paternlerinizde meydana gelen değişiklikle ilgisi olabilir. 20 li yaşlarında her 10 kişiden biri uyku problemi olduğundan yakınırken yetmişli yaşlardaki kişilerin 3 te biri şikayet etmektedir.

Farklı kişiler klasik olarak aşağıdaki problemlerin bir ya da daha fazlasıyla, farklı şekillerde karşılaşmaktadır:

- Uykuya başlama ve uyuma zamanı arasının uzunluğu (sıklıkla bir o yana bir bu yana dönme)

- Gece boyunca pek çok kere uyanma, bunun sonucu olarak da sabahleyin kötü uyku uyumuş olma duygusu

Posted by Arif

Ortalama olarak yaşamımızın üçte birini uykuda harcamaktayız - diğer aktivitelerde harcadığımızdan daha fazla bir zaman. Kendimizi iyi hissetmemiz için gerekli ve hayati bir şey olan uykunun bu kadar çok bölümünün halen bir bilinmeyen olması merak uyandırıcıdır. Son 50 yılda pek çok araştırmacı uyuma paternlerini ve uyuduğumuzda ortaya çıkan fizyolojik ve nörolojik değişiklikleri araştırmıştır. Nasıl uyuduğumuzla ilgili çok şey bilinmektedir - fakat niçin uyuduğumuz hakkında çok az şey biliyoruz.

Böyle olduğunda bile, herkes kötü bir gece uykusunun etkilerini bilir ve herkes uykunun ve iyi bir gece uykusundan sonra dinçleşmiş ve dinlenmiş kalkmanın yararlarını bilir. Bu yararları hissetmediğimiz zaman, uyku hakkında düşünmeye başladığımız ve uykumuzu iyileştirmenin yollarını aradığımız zamandır.

Normal uyku

Son 50 yılda nörolojik, endokrinolojik ve fizyolojik açıdan uyku ile ilgili çok şey yapılmıştır. Bunu takiben artık nasıl uyuduğumuz ve uyuduğumuzda ya da uyumadığımızda oluşan değişiklikler hakkında çok şey bilinmektedir.

Uykunun evreleri

Uykuya daldığımızda, bilinç düzeyimiz değişir ve iki uyku tipi arasında gidip geliriz:

- non-REM uykusu

Posted by Arif

Kahve neden uyku açar?

Kahvenin içinde kafein adı verilen özel bir alkoloid bulunur. Bitkisel kökenli bir uyarıcı kimyasal olan kafein, beyin ve sinir sistemi üzerinde hızlandırıcı bir etkiye sahiptir. Nöronların uyarılma eşiğini düşürerek, sinirsel uyarılmayı arttırır.

Adenozin olarak bilinen bir şeker, beyinde belirli almaçlara bağlanarak sinir aktivitesini yavaşlatır. Kafein, adenozinin yerine bu almaçlara bağlanarak, uyku halinin ortadan kalkmasına neden olur. Kafein tarafından işgal edilen almaçlara adenozin bağlanamaz ve hücreler yavaşlamak yerine hızlandırılmış bir etkinliğe girer. Kahve içildiğinde uyku açılmasının yanı sıra kalp atışlarında hızlanma, daha fazla idrar üretimi (kafein aynı zamanda etkili bir diüretiktir), vücut ısısında yükselme ve sindirim sisteminde daha fazla asit salgılanması gibi etkiler de görülür.

Küçük çocukların ışık açık olarak uyumalarına izin verilmemesi gerekiyor, çünkü ışık onları kanserden koruyan bir hormonun üretilmesini engelliyor.

Doğal olmayan ve gece açık olarak bırakılan ışığa maruz kalan çocuklarda melatonin üretim kapasitesi düşüyor. İşte, melatonin seviyesindeki bu düşüşün geçen yüzyıla kıyasla çocuklardaki lösemi vakalarında artışa yol açtığı düşünülmektedir.

Özellikle 4-5 aylık bebeklerin bu konuda daha soruna açık ve korumasız oldukları düşünülmektedir, çünkü bu bebeklerin vücudları yeterli melatonin üretmemektedir.

Texas Üniversitesinden Prof. Russel Reiter ebeveynleri bebek odalarında düşük yoğunlukta bir ışık uygulamaları için uyardı.

Evvelce yapılan araştırmalar gece çalışan işçiler arasında meme kanseri veya diğer kanser türlerine yakalanma olasılığının daha fazla olduğunu göstermiştir. Gözleri görmeyen kişiler ile Arctic Halka içindeki ülkelerde yaşayan kişilerde kanser görülme oranı daha düşüktür.


Son yorumlar